Derviş, koca avluda hem fiziken hem de ruhen yalnız kalmıştı. Kahya'nın süzülürcesine yürüyüşüne hayranlıkla bakarak karanlığa uzanan merdivenin tırabzanları...
"Nihayet Sabırhane'ye geldin, yıllardır bekliyorduk seni."
Kahya, Dervişten karşılık beklercesine durdu. Dervişin herhangi bir soruya, cümleye karşılık ver...
Bu korkunç avluda Dervişin görebildiği yalnızca bir işkence kapısı, esrarengiz mumlar, girintili çıkıntılı zemin ve genişçe; sonu ise karanlığa çıkan bir mer...
Kahya, Dervişe "peşimden gel" edasıyla başını salladı. Titrek mum ışıklarıyla belli belirsiz yüzünden neredeyse güzellik akıyordu Kahyanın. Oldukça eski, ahş...
Uzunca bir köprüden yürüyordu Derviş. Ara sıra yalpalayarak ayakta durmaya çalışıyor, köprünün kalın ve pütürlü halatlarına tutunarak sürekli arkasına ve ara...
Yoksulduk. Aslında, taşranın bolluğu şehrin yoksunluğuymuş. Öyle anladım bulanık bir şehre göçünce. Bir bavul bile etmeyecek yükümüz, içinde; bir basma etek,...
Kışlar; küskün
Ben; sonbahardan sıyrılmaya niyetle, duvarlarımda çakılı iman dolu küsküler sayıyorum
Pencere buğularımda boğuk bir feryat; yaşasın hayat
...
Ve
Karanlık resmediliyor sokakların teknik ışıltısına
Cesaret; zifiriliğin ortasında bıçak yansımasıdır şimdi
Ey geçmişim, hoş geldin yüreğimin avlusuna
...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok