kaç mevsim geçmiş içimizden
çiçek açmaya gelmişken bahçemiz harap edilmiş
sarmaşık otlar sarmış her bir yanı
zehirlemiş toprağımızı
sardunyalar kırılmış...
İşi bırakıp şairliğe başlayayım diyorum
Memurluk
masa başı ve dört duvar kalmadı umudum
Evet 15’inden 15’ine mesudum
Ahmaktır kadını hafife alan erkek
Ona şefkat bekleyen bir kedi gibi bakar.
En uysal kadından bile ürkmeli oysa.
Çünkü onun göğsünde bir yamyam zincire vur...
Başlar doğası gereği
Bir lahit mezarı doldurmaya çalışırken
Tutulan kolların iyileşince
Oyna
Şimdi yakından bakılıyor
Ceset torbalarına
Açılınca sarını...
Yüzümde hüzünden gölgeler varsa,
O hüzün yüzündendir olsa olsa.
*
Bilmiyorum, bu yaşamın çoğu yaşanmamışsa,
Yaşanmadığı okunur, şimdi, daldımsa.
*
Özle...
Ne bir sevgiye açım,
Ne bir dosta muhtacım,
Bir şişe şarapla ta ezelden yalnızlığa alışığım,
Ben ucu bucağı olmayan şu denizin kıyısında
En çok minnetsiz...
Ben belkide iyi değilimdir
Ay geçince makamına
Sessizce bir gemi yaklaşır limana
Öptüğüm resmini saklarım koynumda
Hâlimi arz etmeye mecalim yok sormas...
Sarı pembe ve turuncu rengi takip eder gibi
Tereyağında kızartılan şeftalinin evin içinde dolaşan kokusunun, balkondan süzülerek aşağılara tekrar inişi
Yıl...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok