Başladığım yerdeyim tekrar. 153 gün sonra ne yapacağımı bilmez halde, belki de hayatım da ilk kez bu kadar kararsızım. Ne tarafa gidersem gideyim, geri dönülmez bir yola çıkmak üzereyim. Sanırım kararsızlık değil korku benimkisi.


*-* DEVAM *-*


Evet minik martı, 12 gün sonra yazmaya devam ediyorum. Bu 12 gün içinde neler yaşadığımı bir ben bir de Gök Tanrı bilir ya: özellikle bugünün tarihini not düşmek istiyorum:14.02.2023. Çünkü nilüfer ne zaman ben tamamım daha fazlasını yaşayamam dediğimde yaşıyorum.


Deprem bölgesine gönüllü gittim, bir hafta boyunca ben ve ekibim canımızı dişimize takıp çalıştık. Hakarete, sözlü ve fiziksel şiddete uğradık, hırsız sandılar ama yılmadan gittiğimiz şey için, insanlar için çalıştık. Birçok acıya şahit oldum, evlatlarını kaybetmiş babalardan ailesini kaybetmiş evlatlara, sevgilisinin cesedini çıkardığımız genç kıza kadar acının her türlüsü etrafımdaydı ve beni içine çekiyordu. Gerçekten öldürmeyen Allah öldürmüyormuş. Bilmem kaçıncı katta buz kırarken oluşan artçı depremde ayağım kaydı, yere düşüp ölebilirdim ama bir yerlere tutunmayı seçtim. İstememiştim aslında, bırakmayı bile düşündüm kendimi boşluğa, lakin kimse bilmese de bunun sessiz bir intihar olacağını biliyordum. Ben bu kadar acıyı hayatın değerini anlamak ve yaşamaya başlamak için çektim, sessiz bir intihar için değil.


Sonuçta bir şey olmadan geri döndüm. İnsanların her türlüsüyle tanışıp onlar için çalıştım, hak etseler de etmeseler de. Yağmacı, hırsız, tecavüzcü, dindar insanlar yan yana uzanıyorlardı yerde. Birbirimize bağırıp çağırdığımız, kavga ettiğimiz insanlarla oradaki insanlar için omuz omuza verdik. Homofobik bir insan olmama rağmen onlarla insanlar için ilaç bulmaya çıkıp çalıştım. Yine anlatabileceğim çok şey var ve çoğu beni gözaltına aldırır büyük ihtimalle, o yüzden kısa keseceğim.


Her neredeysen:

SEVGİLİLER GÜNÜN MÜBAREK OLSUN. :)