Yalnız yaşayan bir insanım, bunu da seviyorum. Sosyolojinin en küçük yapı birimi olan çekirdek ailem dışında, insanlarla olması gerektiğinden fazla zaman geçirmek nedense hep sıkıcı gelmiştir bana. Öyle ki en son kız arkadaşımla kırk iki gün sürdü. ''Ferdi Tayfur sevmiyorum!'' deyince terk ettim. Hem bence, o son tatile birlikte çıkmayacaktık. 2018 senelik iznim biraz çetrefilli geçti. Neyse, yalnız yaşayan biri olduğum için, bulaşık makinesini doldurmam uzun sürüyor. Nöbetçi olmadığım günler dışında, hafta içleri sekiz beş mesai yaptığımdan evde bir şeyler hazırlamakta pek muvaffak olamıyorum. O yüzden de kirlenen bir şeyler olmuyor. Üç ay evvel buzluğa attığım tavuk hâlâ duruyor. Belki civciv bile çıkartmış, yavrularına ''Evlatlarım! Biraz üşüyeceğiz ama bahar bizimdir!'' gibilerinden sosyalizm aromalı nutuklar dahi çekmiştir. Bahar dediği de ya fırın tepsisi ya tava. He he canlarım benim.


İç-Gece, Çalışma Odası (Mırıldanarak):


- Şöyle üzeri nar gibi kızarmış, patatesli ve salça soslu olsa da yesek şimdi. Offf of!


Neyse, ne diyordum? Bulaşık, bulaşık...


Makinede bekleyen bardak, çatal, kaşık, bıçak ve muhtelif mutfak araç gereçlerini yıkamadan kullanmadığımdan, her seferinde mutfak dolabından temizini alıyorum. Şaka mı yapıyorsunuz? Elbette tüm bunların hepsi fazladan elektrik, su ve doğalgaz faturası ödememek için. Tabii makine dolmadan mutfak dolabı boşalmış oluyor. Bu sefer makineden ihtiyacım olan tabak çanağı çıkartıp elimle yıkıyorum. Kirlendikten sonra da tekrar makineye yerleştiriyorum. Böyle böyle günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovalıyor. Bu zaman zarfı içerisinde üç şişe bulaşık deterjanı ve iki paket bulaşık süngeri aldım. Kurban bayramında yağlı koyun etini fazla kaçıran seksenlik ihtiyar tansiyonu misali sürekli tırmanan döviz kuru sağ olsun, her seferinde cebimden daha fazla para çıktı. Ancak bugün, uzun zamandır yapmaya çabaladığım şeyi başardım ve makineyi devreye sokarak içindeki kirli bulaşıkları yıkadım.


Şimdi, ben; fazla su, doğalgaz, elektrik ve kalori harcamamak için üç ay makinenin dolmasını bekledim. İhtiyacım olan tabak çanağı makineden çıkartıp mecburen elle yıkadım. Bunları yaparken terledim ve akabinde duş yaparak yine fazladan su, doğalgaz, elektrik ve kalori harcadım. O telaşla balkon kapısını açık unutunca tekirim beni terk etti. Altı gün acısını çektim, depresyona girdim. Bu altı günlük sürede, üzüntüden son zamlarla birlikte şişesi sekiz buçuk liradan on iki tane bira içtim. Geçen sabah kendisini kapımın önünde miyavlarken buldum. Garibim düzenli ve sağlıklı beslenemeyince mecburiyetten -come back- yapmış. (Bkz. öğrenciye 12 yılda İngilizce öğretemeyen sistem). Yoksa nereden bulacak Proplan mamayı? Makine bulaşıkların genelindeki lekeleri çıkartmayınca hepsini yeniden, teker teker, elle yıkadım. Yine fazladan su, doğalgaz ve kalori harcadım. An itibarıyla da canım sıkılıp, bol mübalağa ile bunları yazarken elektrik harcıyorum. Ayrıca saat gece yarısını geçmiş, bugün mesai var ve otuz beş dakikadır bunu yazıyorum. Eee zarardayım. İyi geceler. 

                      

08 Ekim 2018 Pazartesi / 00:58       

İlkadım / Samsun