yalın ayak; bir halının üzerinde,

avucunda tuttuğu sürahiye bile uzak bir yalnızlık.

yalnızlık büyük, sürahi küçük

ırmaklar, ırmaklar

sarnıçlardan uzanan isyanı, Madagaskar sınırlarına kadar getiren telli turna kuşu uzunluğunda.

büyük tarihi buhran bin dokuz yüz yirmi dokuz senesinin hazin sonu

yalnızlığın el yazısı ile çizilmiş kanlı coğrafya atlasının başı

iskemlenin ucunda ellerini haykırmak için açmış kimsesizliğin dağınıklığı,

göz göre göre kirpiklerinde bulunan bir aksiliğin kepengini ovuşturmakta.

açılmayı bekleyen yoncanın tarihsel senfoni yalnızlığında sınırları ölçülmeye açık iklimi

metrekareye bir sevdaya dair izdüşüm ölçümünün olasılıksız olasılığına eş değer vaziyette

düş düşünce düşürülmenin, düştüğünü düşünmenin düşüncesinin dayanılacak hafifliğinin bir aksi ağırlığı

yazdıklarıma gülebilirsin

bu dizeleri ancak,

rüzgarda uçuşan saçlarının dağınıklığını düzeltirken anlayabilir ve anlatabilirsin

geleceğe yönelik bir benlik savaşının galibi olan bir yalnızlık

belleğin çemberinin korunaksız oyuklarından atılan ipin

geri çekilme sureti ile yalnızlığa yönelik şiir olarak dönüşüne meydan okurken

çekilen kılıçların Sofokles'e yönelik bir başkaldırı olarak nitelendirilemeyeceği düşünülmekte

Ganj Nehri'nden atılan oltanın misinasına takılan balık ile istişareye dakikalar kala

yalnızlığı unutmak için atılmış bir delilik nişanesi olarak görülen o yerde

tanığınızım şimdiden diyorum, yüzyılın nesli tükenmekte olacak türkülerinin ezgisel tınılarına

yalnızlığa yönelik özel bir bölüm açılmalı,

ve toplumbilimciler,

eklemeli Sadri Alışık tiradlarının imgesel öbeklerini

uçan kuş bile selamımızı almazken,

kime, neyi, neden anlatırız?

üstümüze oturmasının sanki gerekliliği hissi ile bir yalnızlık paltosunun son provası yapılmaktayken

aklımı kurcalayan soruların bir kaşık suda boğulmasına yönelik intihar girişimine

can simidi görevini en iyi şekilde yerine getiren çiğnediğimiz sözcükler yaratarak cevap vermekteyiz

empatiye yönelik Orta Avrupa'da özel bir dil var mı?

kimi sesler hiç cevap vermez

balıklar kollarını açmış, beklemekte

Ajinşehirler boşaltılmakta

biz payımıza düşeni almakta

alırken kaldırım taşlarını bırakmakta

aklına bir anda parklarda bulunan banklar gelmekte

ve bizler uzun ince bir yolda ilerlerken delirmekteyiz

 

yalnızlığın uğrak istasyonlarına yönelik yapılan bir kıyım var

bu durum seni bütünlemeye bırakıyor gözlerinin umarsızlığı ile

tek başınalık ve yalnızlık

nicel ve nitel

seçim ve kader

düşünebilir misin kalabalıkların tersini,

şakağına boylu boyunca uzanan bu korku

ölüm mü? yalnızlık mı?

seçimler, tercihler bir yana bırakılsın artık

yılkı atı üzerinde karanlık ovalardan

dağların dikey uzantısına yönelik hareketlenmeler önsezimizde

sürahi büyük, yalnızlık küçük

biliyor musunuz bir deniz alabildiğince şimdi

balıklar ile hür

yanı başımızda,

teybini alıp şiirler dinleyen bir adam

nostaljiye tüplü televizyonu ile eşlik eden ben

aramızda yok bir fark

ağzı ağzına acıyı basmış gözlerine inat

kurşuna dizilmiş parmaklarını kurdele ile bağlamış bir yalnızlık çaresizliği var

 

Şimdi falanlar, filanlar zamanı değil

Ben konuşabilseydim duvarda asılı duran bedenimle

aritmetiksel bir geçmişim olmamasına rağmen biraz daha gülmesini isterdim

bilirim ki aile albümlerinde somurtan fotoğraflara yer yok

ve ''kaldır başını, dik dur'' derdim

anıların önünde eğilmenin saygısına inat

beni anlamazdı belki ama

şayet aksilik de çıkarmazdı anıt gibi duran ulu orta yalnızlığıma

şimdi şiirler dinleyen o adamı geçelim, bu atları geçelim, dağları, karaca yosunları ve sürahi içindeki suları

nostaljiye gerek yok

derin çizgiler belirliyor yan yana duran pervanenin gövdesini

bir çiçek bahçıvan suluyor, bir bahçıvan çiçek özlüyor

bense ellerimi cebime atıp salkım saçak

dünya kadar yalnızlığı üstüme giyip

dörtnala,

içimdeki mumu yakıp içi içine sığmayan başkentime yürüyorum.