Yürüyorum, süslü bileğimde çiçek tacım

Silindi her şey ve terk edildi mısralarım

Bilinmek güzeldi, derin bir işti; inkar edemem

Eylemlerin hayasıyla yanık güllere dönemem


Ne kadar vaktimiz var ki birkaç saatten başka

Zalim miydi bilemedim, şans vermedi aşka

Yüzüme tutulan beyaz ışık beni ürkütür, incitir

Üzerimde çocuk alınganlığı, meskeni sinedir


Yazdığım beyanlar beni kuşatamadı aslında

Kuşatsaydı görür müydüm bitap hali aynada

Ama neşem ispirto gibidir, kolay sönmez; bilirim

Kumbaram bahtı çekmese de bekliyor nasibim


Cam bardakta itiraf benliği unutmak değildir

Eskilerde aşk, sevilenin önüne atılan mendildir

Arkamda varlığın, yansımayla seni süzemem

Geceleyin kayan yıldıza ikiden bir et diyemem


Hayat böyle işte, renklerin hepsini taşır; beyaz

Ruhum sıkılırsa çıkmazdan alır beni niyaz

Önümde dizilmiş yollar, hiçbirini seçemedim

Kapılar kapalı değildi fakat ben geçemedim


Güneş tutulursa sarılır buhrana, sarar insana

Kim ne ses edebilir ki meşale tutan ilhana

Firari gidişin ne ucu vardır ne de bucağı

Bir izi arıyoruz ne dağı vardır ne de sancağı


Gizli saklı ipliklerin mahkumuyum sanki

Uzaklaştıkça geriyor, kangren ediyor beni

Zaman, vuslatımın esiri oldu ve çiçeğim soldu

Söyleyeceklerim boldu, sözler duvarıma doldu