tıkladı yuvarlak ve etrafı beyaz ışık ile çevrilen gümüş düğmeye, içini geren bir ses yükseldi ve sustu aniden. ancak uyandıktan yedi dakika sonra basmaya cesaret edebilmişti. kim koymuştu onu buraya?
fiziksel bir ağrısı yoktu ama ruhunda dayanılmaz bir sıkkınlık zuhur ediyordu.
yukarı doğru çıktığını hissedebilmişti sonunda
daha ne kadar sürecekti bu yükselişi? otuz sene? belki altmış kim bilir.
kafasındaki düşünceler bitmeden yükselişi bitmişti ve açıldı koca demir kapı.
adımladı, adımladı, adımladı...
cam bir fanusun içine girdi ve kafasını aşağı eğmesiyle donması bir oldu.
-dünyadayken, dünyayı nasıl görebilirdi?
yükselmek ölmek demek miydi?