Ayın karanlık taraflarının güneşten karşılıksız gelen ışığı kabul etmesi ve de tüm o ışığı yine hiçbir karşılık beklemeden yansıtıyor olması gibi bizler de nefsimizin karanlık taraflarını ve ışıkla gelen, aydınlanma ile saklı kalan niteliklerimizin görünür olması adına harekete geçmeliyiz; ay isek başka bir evrendeki bir gezegenin uydusu gibi davranmayı bırakıp olduğumuz kişi olarak hep orada olan ışığı almayı tüm kalbimizle ve samimiyetimizle kabul etmeliyiz. Kendimiz olmakla, kendimize değer vermekle başlayarak etiketlerin ve şartlanmışlıkların üzerimize kapladığı çamuru arındırıp ışığı almaya ve hali hazırda içimizde o ışıkla yeşermeyi bekleyen bilgi tohumlarını ilahi rahmet olan su ile besleyerek yaşam olan nefesi, içinde bilgi tohumları olan meyveleri bahşeden bilgelik ağacına dönüştürmeliyiz. Aynı ayın, güneşin ona verdiği ışığı kendine saklamayıp yansıtarak başka karanlıklara ışık tutması gibi.

Evren anbean genişlemekte, yani sonsuz olan varlığımızın inkişaf ve tekamül etmesi, sonsuz olan sonsuzluğuna sonsuzluk katmakta olan evrenin sonsuz bir parçası olduğundan gayet makul. Bu, kusursuz işlemekte olan sistemin bir parçası olduğumuz gerçeğinin keşfi ile ulaşılan bir farkındalık olduğundan o sisteme nasıl müspet anlamda katkı sağlayabilirim sorusunu sürekli sordurtarak, kişiye hem kendisinin hem de ulaşabildiklerinin tekamülünde rol oynama sorumluluğunu yüklüyor. Peki tekamül nasıl olacak, nasıl nefsin fücurunun farkında olarak kalbimizi arıtacağız? Aynı ayın, ışığı safha safha alarak tamamlanması gibi bizler de almamız gereken dersleri birer birer kabullenip alarak tamamlamalıyız, aksi halde ders görünene ve alınana kadar döngü devam eder. Her birimiz çok özel ve değerli varlıklarız. Bunu bir an olsun aklımızdan çıkarmamalı, derinlerimizde açılan bir kapının ardında gizli diyarlar olduğunu unutmamalıyız. Sevgiyle.