Günlük tutmak, kendi amel defterini yazmakmış gibi geliyor bana. "Sevgili" diyerek başladığım her günlük sayfasının başından, kendimi daha da çok severek kalkıyorum.

Yeniden kendimi sevebilmek için:

Sevgili günlük,

Fazla şımartılmış gibi, çocuk gibiyim sayende. Bu yüzden almak istediğime elimi uzatmak yerine, yalnızca avucumu açık tutuyor ve bekliyorum. Biliyorum, sen hâlâ doğum sancısı dinmemiş bir kadın gibisin. Kendi kendini doğurmanın bedeli budur belki de, o doğum sancısı hiç geçmez. Biliyorum, benden beklediğin şeyler var. Mesela istiyorsun ki baharı ben getireyim bu kıştan sonra. Ama bende ne bir çiçek ne de bir çiçek tohumu var.

Sana bunları söylüyorum, barışmamız için "Hadi bir kitap daha okuyalım," diyorsun. Yine sayfalarda arayacaksın beni, yine sayfalarda bulacaksın kendini. Ellerimizi tutuşturmaya çalışacaksın.

Sana diyorum ki beni öldür, kendini büyüt. Belki doğum sancın da geçer böylece. Hem hangi şımarık çocuk annesini gururlandırabilmiş ki?