Hayattaki en büyük şanssızlığım belki de ufak tefek sebeplerden mutlu olabilmek, zira küçücük bir nedenden yerle yeksan olabilmek gibi bir yan etkisi var bu hususun. Gördüğüm her su damlasını devasa akarsularla yarıştırıyor bazen beynim, bazense bir kibritin alevini koca bir volkanın korlarıyla eş değer kılıyor acımasızca. En çok kendime yenildim bu yüzden tüm yaşamımda. 


Mutluluk neden bana gelince hep başka kıyıda? Daha kaç kulaç atmam lazım, yoruluyorum ama. Yorulmak mesele değil de yorgunluğun vermiş olduğu ızdırabı anlatacak kelimeler bulamayıp, dinlenecek bir kalp bulamamak hüzün veriyor bana. Gözler kalbin aynasıdır derler. Bakışlarımla anlatmak istiyorum, kimse anlamlandıramıyor çoğu zaman. Belki de hiç bakmadıklarındandır, kim bilebilir ki?


Seviyorum işte bu nedenle aynadan bana bakan o kadını. Ağladığım zaman gözyaşlarımı siliyor, saçlarımı okşuyor. Şarkılar söylüyor bana. Dinliyor beni hiç yorulmadan, ben gülümseyince o da gülümsüyor, uzaklara dalıp gittiğimde o da benimle geliyor. Dans ediyor benimle, eğleniyor. Herkesin istasyonundan öylesine geçip giden bir tren iken, o benim peşime takılıyor. Güçlü gözüküyor, dünyalar yansa tek bir yara almaz gibi bakıyor ama ben biliyorum onun içindeki narinliği, ben duyuyorum onun titreyen sesini. Seviyorum onu, tüm sevilmeyişlerine inat edercesine seviyorum.


Mutluluğu başka kıyılarda aramak belki de onun en büyük hatası ya da gözlerinin içine bir kere bile bakmayanlara yeşil masallar anlatmaya çalışmak yanılgısı... Dinlenecek bir kalp aramaya çalışırken kendi kalbini hırpalamak acısı.

Bu çağa alışamamak belki de en büyük hastalığı, günümüz bedenler üzerindeki kimliksiz ve kişiliksiz aşk isimli safsataları kendi ruhuna yakıştıramaması küstahlığı...


Tek bir kötü söz söyletmem fakat ona zira üzmemek için canı cayır cayır yanarken ben vardım yanında. Ellerinin titremesini saklamasına, midesine giren kramplara rağmen şuh kahkahalar atmasına, hastayken doktor kesilmesine ben şahidim. İçinde dolduramadığı boşluğu tıkamak için biriktirdiği gazete kağıtlarını beraber buruşturduk çünkü oturup saatlerce. Sonra tek tek beraber yaktık kimseler fark etmeden. İnsanlar ona sen güçlüsün, sen her şeyi halledersin dediler, o da iyi oynadı şimdi hakkını yemem. "Gözleri haykırdı oysa güçlü değilim ki ben." Ne kimse baktı, ne de duydu, geçti gitti yine o tren.