Bilmiyorum, belki de doğru bir yolda değilim ve sonum çok kötü olacak. Bir sokakta
açlıktan ağzım kokarak ölebilirim ama inandığı şeyler uğruna ölebilmeli bir insan. Hayat felsefem
şudur ya da budur demiyorum ama inandığım birtakım şeyler elbette var. Hangi yoldan gitmem
gerektiğini biliyorum. Kendimi bulabilmek için yıllarca uğraştım. Tamamen ailemin yetiştirdiği ya da
istediği gibi biri olsaydım belki her şeyim daha iyi olurdu, belki ömrümün sonuna kadar mutlu olurdum
ve yine belki onları da daha fazla mutlu ederdim. Bir gün uyandığımda kendime “ne istiyorsun,”
sorusunu sordum. Gerçekten, ne istiyordum? Gerçekten istediğim şey neydi? Beni mutlu eden o şey,
dünyada bir yerde beni bekliyordu ve ben oturup duruyordum. Tanrı herkese bir şans verir; buraya
bir kere gelirsin ve yaşarsın. Önceki hayatın var ya da yok, sonraki hayatın olacak ya da olmayacak;
bunun ne önemi var ki? Ben bu bilinçle hiçbir şeyi hatırlamayacağıma göre bunun hiçbir önemi yok
benim için. Ve dünyaya bir kere geliyorum, bu yüzden ne istediğimi gerçekten bulmam gerekiyordu.
Ertesi gün kendimi muhteşem bir arayışın içinde buldum. Gerçek anlamda oradan oraya
savruluyordum ve bir sürü insan oluyordum. Çok uzun düşüncelere dalıyordum ve ne başı ne de sonu
belli oluyordu o düşüncelerin. Bazen kendimi öldürmek istedim. Mesela yüzmekten biraz korkarım.
Ayaklarımın yere değmediğini hissetmediğim sürece istediğim kadar ileri yüzebilirim ama bunu
hissettiğimde bir korku sarar içimi ve yüzebilecekken bile yüzemem. Orada kalıp ölebilirim. Bir denizin
derinliğinden korkmak yenilebilir ama insan derin bir deniz yerine kendi derinliğine daldığında
ayaklarının yere değdiğini hem hissediyor hem de hissedemiyor. İşte; bu, sahip olduğum gerçek bir
korkuydu. Ayaklarımın ne zaman yere değdiğini, ne zaman değmediğini hiçbir zaman tam anlamıyla
kestiremedim. Kendimi asmayı düşündüm. Bir gün çok fazla sarhoş olup trafiğin en aktif olduğu
saatlerde anayolun ortasına oturup bağdaş kurdum. Arabalar arkamda sıraya girdi, bazı şoförler inip
beni yoldan çekmeye çalıştı ama hiçbirine izin vermedim. Sonra da sakin olduğum birkaç dakikayı
gözüme kestirip karakola gittim ve beni nezarete atmalarını söyledim -yoksa insanlara gerçekten zarar
verecektim. Kendi içime öylesine hapsolmuştum ki hiç kimse beni kurtaramayacak gibiydi. Deliriyor
muydum? Hayır; kendimi keşfetmemin büyüsüne kapılıyordum. İnsan ne olduğunu bulabilene kadar
her şeyi denemeliydi. Denemediği bir şeyler kalırsa neyi gerçekten istediğini hiçbir zaman
kestiremezdi. Bana da öyle oldu, her şeyi denedim. İçimde sahip olduğum her kapının içinden en az bir
kere geçtim. İşte şimdi karşında oturup bunları anlatıyorum.
T'oeum
2022-04-25T13:18:17+03:00Teşekkürler Madam
Madam Bovary
2022-04-25T12:34:21+03:00"Ertesi gün kendimi muhteşem bir arayışın içinde buldum. Gerçek anlamda oradan oraya
savruluyordum ve bir sürü insan oluyordum." Çok tanıdık bir arayış bu, zaman zaman içine düştüğüm. Kaleminize sağlık 👏🏻