Kırka bölünsem
Kırka bölünsem
Yok mu sana bir parçam?
Etrafımda sedir, kızılçam...
Nerede gözlerin bu akşam.
Göğsümü açsam
Ve yatırsam
geçen yaz yoldan bulduğum bir çiçeği...
Kendi ruhunu bağışlayanları görsem
Kırk mum yaksalar, dua etseler kendileri için
Sıraya giren bir sıradan olsam,
Ama ekmek almadan dönsem ben.
Kırka bölünsem kırk gün
Kırka bölünsem kırk gün
Bulunmaz mı bulutlardan bir beyazlık bana?
O parlayan zincir karanlığında,
Bir yılan gibi uykuya dalan öfkelerim,
Bir boncuk gibi dağılsa.
Dağlar yanaşsa,
Aklım sislense,
Donsa tomurcukken çiçeklerim,
Hepsini normal sayabilirim.
Kırk gün
Kırk gün
Dudaklarım heyecanlı arıyorken
Annemin memesini
Hatırlıyor muyum sahi bu anı?
Annem açlığım tükensin istiyorken,
Ve kesiyorken ağzımdan sütü.
Açlığım sahi son buluyor mu?
Haberim var mı başka açlıklardan.
Kırkım çıksa
Kırkım çıksa
Kırkı bilimiyorken ben.
Meme, anne, baba diyorken.
Dünyadan haberim yokken,
Ve insanları tanımamışken daha,
Öylece bakıp bedenime keşfetmiş miyim
Üstümdeki lekeyi.
Kırk yıl
Kırk yıl
Kırk yaşımı arasam
Otuz dokuzumda,
Kırkımı kırk kez unutsam.
Ve kırıksam, kemiğim kaynamadıysa diğerine,
Bozulduysa şeklim,
Akıllanmam.
Siyatik ağrılarım başlasa,
Ve artık bulamazsam aynada yansımamı,
Gelemem.
Gelmem için kendimi bulmam gerekir.
Kırklansam
Kırklansam
Çıkacak mı ruhumun bitleri?
Kara, kuru yanlarım
Bir bebeğe dönüşse
Kafamın bile farkında değilken
Annemin elleri
Ufak, ıslak saçlarımla buluşsa
Paletler gibi renk taşısam
Yanaklarımdan
Yıllar bana bu soğuk yüzümü layık görecek.
Zilan Çevik
2022-10-07T12:53:19+03:00*bilmiyorken.