Sakladığı bir sırrı var herkesin, 

gözlerde gizli bir çığlık.

 

Bıraktıklarına dönüyorlar— 

         yankısız. 

                izsiz. 

kendilerine gizlenerek. 

 

Bilmek istemediğim ne varsa 

gece yarısı dönüşüyor fısıltıya— 

duvarlar, 

     kırık aynalar ve rüyalar: 

sırlarını yüklenmiş 

            ağır nefesler. 

 

Yavaş salınımlı bir tablet 

bir sessizlik diliyor benden; 

dinsinler, 

       dinlesinler, 

                   unutulup gitsinler. 

 

Zihnimde bir değişim, 

   bir arınma— 

değişmeyen dünyaya inat, 

             beklenmiş. 

 

Bir şeyler saklanıyor gölgelerde. 

Görmedik. 

         Kimse bilmiyor. 

Bıraktıkları döne döne 

karanlığın kör kuyusuna. 

 

Yatağımın ayak ucunda: 

cam bir şişe, 

     yastığım ağır. 

hatıralar taşarken 

geri sayım— 

          yedi... altı... üç... 

her adımda bir boşluk kayıp.

 

Bir sırrı var herkesin sakladığı, 

artık bilmek istemediğim, 

duymaktan yorulduğum— 

 

ve ben saymayı bırakırken 

      dönen dünyanın sayıkladığı: 

artık ben, ölürken.