Merhaba...

   

Kadınlar günü özel güzellemeleriniz bittiyse ben geldim ve direkt konuya geçmek istiyorum.

   

Bu ülkede kadın, erkek, çocuk, hayvan değil, herhangi bir şey olmak çok zor. Dünyanın geri kalanında da öyle mi pek bilmiyorum ancak yaşadığımız coğrafya bize hiçbir şey olma hakkı vermiyor. En temel insani hakkımız olan yaşama özgürlüğümüze bile gözünü dikmiş eli kanlı canavarla aynı çağda hayatta kalmaya çalışıyoruz. Çünkü yaşamak böyle bir şey değil. Bizimki tamamen bir ölmeme mücadelesi. Hiçliğin ortasında öylece duran hiçbir şeysin diyelim; bilişsel ve karakteristik evrimini henüz tamamlayamamış birisi gelip sana zarar verebiliyor; hem de bunun için hiçbir nedene ihtiyaç duymasına gerek yok.


 Her güne yepyeni ve taptaze bir acıyla uyanıyoruz. Bazen de geceden alıp haberi, güzelce streçliyoruz; sabaha bırakıyoruz. Bu durum, artık kendince bir süreklilik kazandı. Sürekli gözümüzün önünde olan şeylere alışmak alışkanlığımızdan kurtulamadığımızdan, et ve süt ürünlerine yapılan zam kadar etkilemiyor artık bizi birilerinin yok yere öldürülmesi, tecavüze uğraması, istismar edilmesi... Ama evet tüm bunlar oluyor, hatta ben bunları yazarken bile bir evin penceresinden sokağa taşıyor şiddet. Bilmiyorum ama eminim! Anıt sayaçtaki (bknz: anitsayac.com) sayılar, bir saatin saniye göstergesi gibi hızla yükselmeye devam ediyor. Çünkü şiddet, güçlünün güçsüz gördüğü üzerinde mülkiyet hakkı elde ettiğini zannetmesi temeline dayanan ve öncelikli olarak bitirilmesi gereken evrensel bir salgın. Şiddet her an her yerde. Fiziksel, psikolojik, kolonileşmiş, fanatik...


Tarihin başlangıcından bu zamana kadar geçen sürede kadınlar kendilerine biçilen toplumsal rol kalıplarının dışına çıkabilmek için çok güçlü ve onurlu bir mücadele verdiler, veriyorlar ve maalesef geldiğimiz şu noktada -ki her ne kadar eskisi kadar yalnız olmasalarda- vermeye devam edecekler. İnsanlar biyolojik olarak kromozom yapılarındaki değişiklik nedeniyle "erkek" ve "kadın" olarak ayrılmıştır. Fakat hala hak arayışında olduğumuzu varsayarsak erkek/kadın kavramları biyolojikten öte toplumsal kategoriler haline gelmiştir. Bir adam yalnızca XY kromozomuna ve bazı hormonlara sahip olduğu için değil, yaşadığı toplumun mitleri onu bazı erkeksi rollerle donattığı ve toplumunun hayali düzeninin bir parçası olabildiği için erkektir. Ha keza bu durum bir kadın içinde böyledir. Bu açıdan baktığımızda aslında sorunun tamamen toplumsal olduğunu görmek mümkün. Eğitimsiz, geri kalmış, sinmiş, baskılanmış, sınıflara bölünmüş, kendine olan saygısıyla birlikte başkalarına olan saygısını da yitirmiş, fanatik, her şeyi kendinde hak gören, erk temelli toplum! En büyük sorun bu, senelerdir değiştiremediğimiz şey de bu toplumun değer yargıları, çocuklarını yetiştirme şekilleri, benimsedikleri beş para etmez kültürel mitler!


Bu durumları pek çok kez farkında olmadan doğru bir şey yaptığımızı sanarak pekiştiriyoruz. Erkekler diyoruz, ev işlerinde eşlerine yardımcı olmalı. Özünde iyi niyetli, pozitif bir söylem gibi duruyor değil mi? Fakat en münasebet efendim! Bütün ev işleri, kadının olduğu kadar erkeğinde görevi. Bu bağlamda erkek eşine yardım etmiyor, görevini yerine getiriyor. Hepsi bu kadar. Olaya tam olarak bu açıdan bakılması gerekiyor. Yardım diyerek yüce gönüllü bir eylem gerçekleştirmiş gibi kimseyi dağların tepesine çıkarmaya, alkışlamaya gerek yok. O yüzden doğru söylem; sevgili erkekler evde üzerinize düşen her görevi layıkıyla yerine getirin! Yani işte tozları iyi alın, bebeğin altını değiştirirken cırt cırtları bir kez daha kontrol edin, kirli bulaşıkları makinada iki günden fazla bekletmeyin, ütüyü prizde unutmayın! Bu algıyı erk bireyin bilinçaltına yerleştirdiğimizde herkes için daha yaşanılabilir muassır medeniyetler seviyesinde kimsenin canından endişe etmediği bir toplum olacağımıza inanıyorum. Anneler, çocuklarınızı bu şekilde evriltin!


Ölüyoruz, istismar ediliyoruz, şiddetin her türlüsüne maruz bırakılıyoruz, ötekileştiriyoruz, temel hak ve özgürlüklerimiz elimizden alındığı için gerekli donanıma sahip olmak konusunda geri bırakılıyoruz, bir kısır döngünün içerisine hapsedilmek isteniyoruz ve bunu bize yapan faillerimiz dışarıda! Peki neden? Bazen nedensiz, bazen ayrılmak istediğimiz için, bazen cinsel aruzlarına ket vuramayan biri tarafından, bazen kıyafetimiz yüzünden, bazen öylece yolda yürüdüğümüz için, bazen yemeğin tuzu az mesela, bu çocuk niye bu kadar çok ağlıyor diye... Şaka gibi! Ve evet, onlar aramızda, bizimle birlikte her gün aynı toplu taşıma aracına biniyorlar, aynı yerlerde yemek yiyor ve aynı kaldırımda yürüyoruz bu insanlarla ve hatta aynı evi, odayı, yatağı paylaşmak zorunda bile kalabiliyoruz. Kim bunlar? Yeri geliyor abimiz, yeri geliyor sevgilimiz, bir bakıyorsun her gün alışveriş yaptığımız mahalle bakkalı, selam verdiğim komşu, bazen patronum, bazen müşterim ve hatta akıl almaz bir şekilde bu fail bazen de bir başka kadın!


  Şüpheli Kadın Ölümleri; delil yetersizliği fail dışarıda

  Faili Kesinleşmiş Kadın Ölümleri; iyi hal indirimi, pişmanlık yasası, hakim inisiyatifi fail dışarıda

  Faili Kesinleşmiş Cinsel İstismar Durumları; daha hastane raporu çıkmadan denetimli serbestlik fail dışarıda

  Faili Kesinleşmiş Tecavüz, Taciz Olayları; arabulucu hizmeti, tutuksuz yargılama

  Faili Kesinleşmiş Şiddet Olayları; tutuksuz yargılanma, denetimli serbestlik, haftada bir imza

  ...

   

Bizler artık güzellemeler, karanfiller, birilerinin ekranlara çıkıp şov yapmasını, göz boyamak ve toplumun gazını almak için yapılan tutuklamaları, iki yüzlü taziye mesajlarını (ki bu mesajı yayınlayan birimlerin bu olayı önleyecek birimler olması çok trajikomik bir durumdur), ölüden bile nemalanmış riyakar, leş siyasetinizin bir parçası olmak istemiyoruz. Bizler artık ölmek, istismar edilmek, tecavüze uğramak, şiddet görmek, ötekileşmek istemiyoruz. Bizler mevcut, güçlü ve o teorik yasaların herkese eşit, adil bir şekilde pratikte de uygulandığını, faillerimizin gerekli cezaları caydırıcı şekilde en üst sınırdan aldığını görmek istiyoruz. Hatta bunu koyun bir kenara; BİZLER KORUNMAK ZORUNDA KALMADAN YAŞAMAK İSTİYORUZ! Hepsi bu kadar; bize sağlamanız gereken en temel şey bu! Kimsenin mülkü değiliz, kimseye muhtaç değiliz, aciz değiliz, sandığınız kadar güçsüz değiliz! Daha iyi, daha güçlü, daha medeni, daha insancıl bir toplum ancak bizlerin ayakları üzerinde yükselir ve yükselecek!


Yazımın başından bu yana bir erkek olarak hep biz dedim. Çünkü öldürülen, istismara uğrayan, şiddetin her türlüsüne maruz kalan her kadın biraz da benim. Onlar bu ülkenin, bu toplumun bir parçası olduğu kadar benim de bir parçam; her biri boğazımda bir düğüm. Her biri annem, ablam, kardeşim... Ben hala #KadınaŞiddeteHayır diye bağırmak zorunda kaldığımız için başkaları adına çok utanıyorum. Ben hiç tanımadığım hemcinslerim yüzünden her Allah'ın günü utanmaktan, kız arkadaşlarımın yüzüne bakamamaktan, ailemdeki kadınları düşünerek yaşamaktan çok yoruldum. Ben bir cenazede tabuta erkek eli değdirilmemesini unutamadan yaşamıma devam ediyorum. Bu coğrafyanın kadınlarının her birinden herkes ve her şey adına tek tek özür dilerim... 


8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN