sımsıkıya örtülü bir kapı
üzerinde asma kilitler ve dökülmüş harçlar
hangi zabıta mühür vurmuş buraya
yine kimin umrunda
mümkün değil sanırdım
zor anlarımda göğe bakıp yalvardım
yaşamak için insana sebep lazım
sen o kapıyı kırdın
kötü sözle değil
kaba kuvvetle hiç değil
her zaman içinde bir güneş taşıdın
erittin demiri metali ne varsa ne kalırsa
bana kaldı, sen tuttun, üzerime yıkmadın
birilerinin canı yandı
sen canında hissettin
hep böyleydin, sana nasıl kızayım
en az benim kadar kırgındın
ben sana hiç kıymamalıydım
yüreğinle oynadım mı
kendi tatminim için seni harcadım mı
bugün bende kalbe dair ne kaldıysa
sana kaldı, ben tuttum, üzerine yıkmadım
döküntülerin arasından
yaralı bereli yürürken sana
çivilerle dolu yolda ne kitaplar yaktım
dumanı bir ben soludum
zehirlenmiş ruhumla
kendimi kollarında buldum
kimse beni aramadı
sen buldun
seni sevebilsem
eğer sevebilsem bir tek seni severdim
güneşini benimle paylaşman neye yarar
ışığını çalar yoluma bakarım
ben sadece
kendime yaslanırım