Çok yorucu iki seneyi ardımda bıraktım. Hayatımın kenarında gezinen savaşı tam merkeze çektim. Bu merkezde savaşırsam yalnızca kazanabilirim. Aklım, zihnim, bedenim ve enerjim tamamen bu savaşa aitti.

Evet ben bu savaşı kazandım. Ama... Aynanın arkasına, halının ardına süpürdüğüm binlerce ama'lar şimdi karşıma dikilmişti. Hesap vermem gerekiyordu. Yaptığım bütün açıklamalar bir ama ile bağlanıyordu.

Yakaladım seni diye bağırdım. Ataletimin, isteksizliğimin gerekçelerine kulp olarak takıyordum. Herhalde başıma gelebilecek en tehlikeli bahane, ama yı kullanmaktı.

Başlarda sürekli kendimi anlatmak zorunda hissediyordum. Sıkı sıkı geçmişin bağlarına tutunmuş şekilde, dışarıya kendimi anlatma ihtiyacı hissediyordum. Benim bıraktığım gibi kalmamıştı hiç bir şey. Herkes devam ederken, durmak için sebeplerim gelmeden geçmişte ki başarılarımı anlatma ihtiyacı, düşman gibi yapışmıştı yakama.

Açıklama ihtiyacı. Yakaladım seni ikinci düşman diye bağırdım. Çünkü aslında kendime karşı mahçuptum. Bu mahcubiyetin arkasında gölge yapmıştım kendime. Yani yapmak istediklerimle aramda ki tek sorun yine buzdan bir duvarda kendim duruyordum.

Kavgam bitmedi ama neler yapabileceğimi, yapabildiğimi kendime ispatlayınca fark ettim ki bir kere başardıysam yeniden başarabilirim.

Yorulmuştum, dinlendim.

Şimdiyse harekete geçme zamanı.

Yeniden doğuş vakti.