Bir yerde olmam gerekiyordu, oraya gitmekten o kadar uzun süre kaçmıştım ki artık erteleyecek bir saat dilimi bile mevcut değildi. Gitmeyi ertelemiştim, Londra saatine göre Çin saatine göre ve Hindistan saatine göre. Nereye kaçabilirdim? İnsan kendi hatalarından kurtulamıyor. Robotlar evi süpürebiliyor ama insan kendisini bir sahile bırakıp kendinden bir an olsun uzaklaşamıyor.


Bu benim zihnimi parselleyen kirli düşüncelerin sadece birkaçı, dünya kafamın içinde iyi kalan ne varsa sömürüyor.

Gideceğim, çünkü hayattan başka kaçacak yerim yok. İyi bir şey olmayacağına öyle eminim ki.

Yine de o mahkeme salonuna gireceğim


Çünkü senden kaçmak, kurtulmak istiyorum.

Adalete inancım yok yine de bu adaletle ilgili değil.

İyi ki bir kurulan hayali yıkmak hala ağır cezanın konusu sayılmıyor.

Seninle bir hayatı devam ettirmekten daha kolay seni yargı mensuplarının insafına bırakmak.


ÖLSEYDİM ARKAMDAN BANA OROSPU DERLERDİ, ŞİMDİ SADECE BEKAR DİYECEKLER.

ŞİMDİ SADECE BEKARSIN VE HAYAT HALA BIRAKTIĞIN YERDE.

HAYAT BIRAKTIĞIM YERDE.


Alın bunu ne olur, devlet senden vazgeçtiğimi bilmeli.

Senden vazgeçmem için bana gün bile verildi.

Bir küçük ajandaya işle ilgili notlarımın arasında seni bir gün bırakacağıma dair kendime bir söz vermiştim. Sen defterlerimi, kitaplarımı, kendime verdiğim sözleri bilmedin. Senin beni bilmemene işten döndüğünde seni öperek karşılık verdim.


O sözü tutuyorum. En azından ajandam beni güvenilir bir insan olarak hatırlayacak.


Eğer kadın cinayeti önceden sezerse evini yakıp gidebilir. Ben beni bin kere öldürdüğünü gördüm.

Beni bin kere öldürdüğünü gördüm ve seni affettim. Katilime kahvaltı hazırladım. Katilime benimle biraz dolaşsın diye yalvardım.


Senden vazgeçtiğimi ''Adalet mülkün temelidir'' yazısının altında yargıya haykıracağım.


Beni bırak, bırakacağını biliyorum. Beni çoktan bıraktığını da biliyorum.


Ama benim senin evin içinde dolanan hayaletinden vazgeçmem birkaç erteleme ve acı dolu gece kadar sürdü.

Her şeyi denemek zorundaydım, ben hep her şeyi denemek zorundayımdır. Çünkü içimde küçüklüğümün acı çiğ etleriyle beslenmiş bir savaşçı kadın var.

Sen iyi yanımı öldürüp cesedimin yanında sigara içtin, ben de şimdi savaşçı yanımın yanında bir sigara yaktım.


Salona giriyorum.

''Boşanmak istediğine emin misin?''

''Hiçbir şeyden böyle emin olmamıştım.''

''Tek kelime?''

''Eminim.''