Bir zamanın sızısını çektin bileklerinde
Kaldırımlardan düşüyordun, yol katlanamıyordu buna
Odalarda ağlıyordun, duvarların taşları çatlıyordu
Hiç farkında olmadın kendindeki ısıtıcı güzelliğin
Yıpranmıştı kirpiklerin ıslanmaktan
Yırtarak koşmuştun rüzgarları, hatırla.
Yoruldun
Çürümüş omuzlar, kesik eller, gaddar haykırışlar...
Kavruk türkülerin ve dünyanı,
Ölüm ve acıların sıkıştırılmış ruhunla
Rüyalarında kestin cezasını.
Dikişsiz dudak kenarlarından dallandı zeytin dalı gibi yumuşak ve parlak sözlerin
Bağışlanacak kainatını yeni baştan oluşturdun
İki yumruk arasında yüreğini sıkıştırıp açtın ellerini, kuş gibi özgürleştirdin.
Güz güneşinde parlayan kirpiklerin, ince bileklerin, omuzların ve sen ve kendin.
Bir kuvvet oluşturup yok edecek güzelliğe ulaştı.
Kül ağırlığınca şerbetli süzgecinden geçirdiğin hislerini alevlendirdin.
Bir dua okurcasına söylüyorum,
Kalk artık.
Bir nara belki bir nida edercesine söylüyorum,
Çevik ayaklarını şahlandır zeytin dalı inceliğindeki belinin üstünden.
Kapat içinin fermuarını; zehir akıyor, kan akıyor
Sen o yıkık evlerin harcı değilsin...
Sen ne güzel adamsın.
Leyla
2020-11-21T12:21:25+03:00Teşekkür ederim 🌸
Fehmekar
2020-11-21T02:59:53+03:00Içten olmuş :)