Mahalle yanıyor, saçımı taramıyorum ama sabahları oturup piyano çalıyorum.


Anlamasınlar, ne yazar? Akşamları çıkıp ateşe atabildiğim birer kova suyu da aslında bu şekilde bulabiliyorum. Zaten orospu sıfatını edinmek çok kolay bu diyarlarda, o konuda da hiç endişe etmiyorum.


Gelen bir kuryeye kapıyı açarken içine sütyen giymemek gibi, dışarı çıkmaktan bile bahsetmiyorum. Bir erkeğin ısrarlı söz kesme çabalarına izin vermemek gibi ya da. Ne yapabilirim? Cümleleri tamamlandıkları zaman daha çok seviyorum.


Beş kişi oturmuşuz, "Cadııııı!" oluyorum böyle, alaycı bir tonla, manipülatif üstünlüğüne biat etmedim diye birinin. De yahu, bıcırık filan da de. Kadınsam aklım bir çocuğa eşittir ne olsa, 30 yaşında olsam bile.


Kazığa da bağla, elinden gelirse yak beni. Üzerime benzin dökmüş ve yaklaşırken elinde bir çakmakla bana, beni yakmak üzere olduğunu bağırırsam meydanda, abartmakla ve çok duygusal olmakla suçla beni. Yeridir.


Kaşımdan tırnağıma kadar eleştir. Hiçbir şeyimin yeterince güzel olmadığını tekrarla televizyonlarda. Sonra bunları düzeltmek için zehir koy paketlerin içine, böylelikle cebimdeki son paramı da al benim. İstemezsem yüzümü saklamak, küsmezsem aynalara, pek solgun göründüğümden dem vur, sabahları iş yerlerinde yaşama sevincimi azalt benim.


Hak ediyorum.


Etmiyor muyum?


Senden farklı doğmuşum.


Saçım uzunsa aklım kısa, saçım kısaysa da muhtemelen bir erkeğe benzemeye çalışıyorum. Ne iki lafı bir araya getirebilmemi sağlayacak eğitimi, ne de getirsem bile kendi fikirlerimi dillendirmeyi hak ediyorum.


Ama nankörüm de, değil mi?

Nankörlük etmeyi pek seviyorum.


Sırtımdaki sopayı kestin, yan evde dayak yiyeni görmeme rağmen şükretmiyorum.


Nasıl tek başıma var olabilirim? Niye üzerime giyeceğim kıyafeti seçerken senin zevkini gözetmiyorum?


Elinden gelse cennete döner, tüm kaburga kemiklerini kırarsın Adem.


Elimdeki elmanın zehirli olduğunu söylemişsin.


Merak etme. İstesen de sana vermiyorum.