I. (-)

Dağ gibi inmiş gecenin incisi, alnımız boynuzlarına

           Ten, tenin müstehâkıdır sanki; can, canın alacaklısı,

Birkaç demsiz sızlamanın dahi, dudak aramda ne mânâsı var?

           Kursağımızda kumakalmış gibi gugukluyor hani zaman...


Bir tırnağı, balta eylemekle, kaç ihanetin daha göğsünü yaracaksın,

Ay’a kurulmuş salıncaklardan oltayla;

Gözlerine sürme diye kaç serap…

Kaç mehtap tutacaksın?

Aşk olsun, bu sarmaşıklara tırmanınca, sabaha mı çıkarız sanarsın?


Kayıktan sarkmış yakamıza bu, yakamoz mudur sıçrayan;

Yoksa, ölü yüzünden kayan su mu bu göklerde, yıldız diye?

Saçımızı Ay’a ören hangi melek bu rüzgâr;

           Hangi ateş bu masmavi gözlerinde,

El âyâlarımızda yalım yalım yanan hangi lacivert


Âdemin mi affı esen bu körfeze; lilith hatrına!

Yoksa mı ki, yaratıldık en baştan, gece bir elma, biz bir havvâ!

Ensemi tutan, sen misin; yoksa cebrâil, yoksa mı ki mesih

Ayağımızı sardık dereler, göğe mi akar hepten sopsoğuk

Korkulu bir galeyanla dudaklarımız, ürkmüş çapalar mı atmış;  

Sabaha mı çekmiş o küreği sırılsıklam ellerin,

Yoksa bilâkis, bu süzülür gece kayığında sırâtta mı yüzeriz bilmem.