Bir son bekliyorsa bizi bir yerlerde,
Niçin karanlık olsun ki beyaz düşlemek varken,
Saçma seslense de işte, budur umudum,
Ve saçmalığı yakalayınca ruhumu onun,
Biter orada her şey.
Yazık, ne günler yaşayacaktı daha hevesli ve atılgan ruhlar,
Onlar ki görmüşler kayboluşunu Euridice'nin,
Nasıl dönerler şimdi geri,
Gerisin geri uzaklaşır Tanrıça,
Lirini zehirli bir yılana dönüşürken bulur birden.
Ey her şey, ey duyup duyamayan tüm varlıklar sesimi,
Dinleyin, son kez çınlatacağım kulaklarınızı derin bir istençle,
Duyun sesimi, ey canavarlar,
İçinizde beyazlık vardır hâlâ,
Onu parlatmadan gitmeyeceğim buradan.
Dokunmak gibidir hayat sevgilinin yanaklarına,
Nefirlerle uğurlanır seferlere orduların en güçlüsü,
Ve kanlar akınca yüreğimden, kaval çalınır orada sevgilinin dudaklarından.
Sen ey dokunuş, tüm anlamları kendinde toplayan,
Serin bir rüzgar gibi dolaşan tüm bedenimizde,
Usulca yitmektesin sen de, ve kaybolmakta ellerim ellerinin içinde.
Bahçelerde oyunlar oynayan çocuklar, ve masum gülümsemeleri onların,
Şimdi kaybolmaktalar, ve hiçbir şey gelmez elden yeniden yeşertmek için o çimenleri.
Tazeleniyor umutları savaşçıların,
Kanlarıyla yüzlerindeki solgunluğu boyayan savaşçılar, ayakta mısınız hâlâ?
Direnin, kendi etinizle doymak gerekse bile korunmak için açlıktan,
Direnin, direnin o karanlığa, zafer sizindir,
Eğer ki düşlerseniz o çimenleri, ayaklarınız demire dönecektir kardeşlerim.
Taze zambaklar gibi süzülür suyun yüzeyinde sevgilinin gözleri,
Atlayıp boğulmak ister her canlı orada,
Evet, orada,
Orada bekler karanlığın evlatları geçirmek için kemiklerimize azı dişlerini,
Bu bize mutluluk verir, ve ayrılır bedenimizden uzuvlarımız sevgiliye adanmış kurbanlar gibi.
Eskiden beyazdı kargalar gibi içimizdeki aynalar,
Tanrıların kusurlarını sergilerdi o zamanlar,
Bu yüzdendir göze geldik işte,
Kaptırdık geceyi o korkunç bilgeye,
Ve artık o oldu sahibi dingin gecelerin.
Şimdi devasa gözler gezmekte üzerimizde,
Athena'nın göremediklerini görmekte, ve bizim için yeni cezalar düşünmekte Tanrılar,
Nasıl ki bir zamanlar mutluydu onlar, bizler de memnunduk aslında o iğrenç durumdan.
Tek üzüntüm, günün birinde son verilmesi gereken her şeye, başlayan her şeye umarsızca bakıp elimizden kayıp gidişine hayranlık duyarak ağlamaktır,
Bu dahil, nasıl olsa her şey bitip tükenmek yolundadır,
Ve bunu hiçbir bilge baykuş göremez,
Bu, bize aittir,
Sevgili ve dostların çürüyüp giden bedenlerini düşlemek,
Bu acı bize aittir.
Ah o zamanlar, neyin nesi olduğunu bilmediğimiz,
Hani, sevginin revaçta olduğu o kadim zamanlar,
Savaşçıların henüz yorulmadığı,
Ve başlamadığı için savaş, kimsenin daha kahraman olmadığı.
Yavaş yavaş hissedilir kollarında akan zehrin yakıcı hafifliği,
Zira sevgilinin yüzü gülmüştür bakarken gözlerine,
Ve yeni ağaçlar filizlenmiştir kök salarak en derinlere.
Nasıl salmasın ki kokusunu çiçeklerin en tazesi bu durumda,
Nasıl sürsün zaman hiçbir şey olmamışçasına?
Beyhude, kimse anlamaz, anlayamaz biri diğerini,
Sadece kendi kabımızdan taşandır umurumuzda olan,
Ve salt bununla ayaktayız hâlâ.
Kabımızı kırmak için mi diye sorarsanız,
Yoksa taşanı etrafa dağıtmak için mi,
O zaman dönerim yeniden içime doğru,
Ve orada sıkışıp kalırım.
Boş gece yarısının derinliğinde ilerliyorum,
Şimdi hiçbir kuvvet aydınlatamaz o yolu,
Hiçbir karanlık güç cesaret edemez çıkmaya önüme,
Zira onlar da bıkmışlardır artık durdurmaya çalışmaktan insanoğlunu,
Ve daha katlanamazlar onun aptallıklarına.
İlerler, ilerlerim bu uzun yolun çıkmazlarına varana dek,
Kimin umurunda dünyanın çapının kaç kilometre olduğu,
Yürüdüğüm bu yol yeter bana,
Nasıl olsa yol bitince o da duracaktır günün birinde.
Elbet ki bir şeyler yapıyordu insan;
fakat hiçbir şey yapmıyor hissinden kurtulamıyordu.
Bu, lanetiydi onun tanrılardan armağan,
Bu, bahşedilirken öldürendi tanrıları.
Kan ve öz suyunda boğulan zavallılar,
Şimdi çok geç,
Daha ana rahmindeyken boğulma şansı sunulmalıydı onlara,
İrade ve seçimlerin gücü sönük kalıyordu başlangıç tamamlandıktan sonra,
Bu, daha o zaman bitmeliydi.
Ey kız, seni bulmam ne de olsa şans meselesi,
Aramam ise kaçınılmaz,
İşte bununla yetinirim ben,
Ve ilave çözümler gerekmez bu yorgun yüreğime,
Beklemek, çözümdür artık zihnimde.
Ulaşmak mezarlığa, kendi evinin bahçesine,
O karanlık bahçesine canilerin,
Varınca kim karşılayacak seni?
El sallayan kimsecikler görünmez o boşlukta,
Yaşam şimdinin toprağına gömülmüş,
Zincirlemiş bizi de,
Ve birlikte bekliyoruz ölümün ötelerden gelip içimizden geçmesini.
Uçsuz bucaksız dünyaları arşınlar gibi,
Kendi içimden kendi dışıma doğru,
Ve sana giden bir yol bulmuş gibi adımlıyorum tabanlarımı çatlatarak,
Sanki elem ve ağıttan doğmuş çocuklara özenir gibi.
Tanrılara dualar okudum bir zamanlar,
Hani o kulak kapadıkları duaları öyle söyledim ki içten,
Onlar bile inanmadı, ve lanetlediler beni.
Günün birinde üçgen oldum, ertesi köşesiz daire,
Özbiçim’i unuttum çoktan, ve şimdi bir şeylere benzeyerek yetiniyorum ancak.
Devam ediyorum,
Devam etmek gerek tabutun biçimini alana dek,
Ve bir şey beklemeden artık bu dünyadan, gülümseyerek sığmak oraya,
Daha nasıl anlatayım ki?
Ömer YER
2021-06-17T21:43:38+03:00👏🏻👏🏻