dolabın kıyısında kalmış.. yarısı yenmiş yarısına dokunulmamış.. üzerindeki maydonozlar hala yeşil. bi süre bakıştıktan sonra "selam" diyorum.. "ne kadar ortak noktamız var di mi? ikimiz de yarım kaldık... sen dolapta ben bi kaşı gözü karada" yeşil tişörtümdeki kahve lekesini siliyorum.. patlıcandan utandım. "seni aldığım anı hatırlıyor musun? nasıl bi kelebek telaşı, pişirmek ise tedirgin bi heyecan... savaşlardan çıkıp kanepemde uyuyakalmış yaralı bi şövalyeyi uyandırmadan..."
patlıcan bana bakıyor.. konuşabilse "ağlama" diyecek, "olur böyle bazen, insandır kanar, insandır yanar." diyemiyor.. gözlerim yaşlı bakıyorum, patlıcan ağlak, kendisiyle konuşan ilk insan olarak tarihe geçiyorum.