Derler ki mış, miş!

Taşı toprağı altın,

Her günü kavgalı,

Acımasız,

Ciğere işleyen sanayi

Ağır ağır.

Tüte tüte.

Gaddar Baba kucağı

Ah İstanbul!


Beslemekten yorgun,

Sevdası hoyrat,

Pişmanlık

Her gecenin sabahı,

Anadoludan bir tren ulaşmakta...

Sütü az, koynu soğuk!

Üvey ana kucağı

Ah İstanbul.


Anadolu'dan fakir,

Anadolu'dan sahipsiz,

Oğul, kız, yeğen, gardaş

Yola koyulmakta...

Yedi tepe iş yok.

Yedi ay ekmek kuru.

Ekmek zor.


Bir günlük yevmiyeyi,

Yedi aslan beklemekte.

Memleket para bekler.

Memleket hasret kokan.


Bozkırı boğazdan güzel!

Mırrası bozasından!

Özlemle konuşur Urfalı Hamza.

Geleli on ay olmuş Sivaslı Ömer.

Mektuplar cevapsız!


Düven başında özlemler!

Döndür dur, döndür dur.

Harmanda at sinekleri.

Kırık dişli dirgenle ekinler yayılmakta

Uzaktan biçerdöver sesi duyulmakta

Tahıl tahıl eller.


Ellibininci horoz ötmekte...

Haber getiren yok!

Gözler topraktan kuru,

Toprak mahcup.

İbrikle avurtlar ıslanmakta

Uzaktan biçerdöver sesi duyulmakta

Yumuk yumuk eller.


Oğul çalışır oğul oğul.

Gardaş kimsesiz ah kimsesiz!

Yeğen çulsuz, amca ezik, baba hasta!

Kız başına bacılar,

Kız başına yavrularım.

Çeyiz düzen bacılar!

Çok geçmeden gelir haber

Kız başına yavrularım

Satılmış pavyonda.

Çeyiz düzen bacılar

Ağır nefes koklamakta...


Vurulmuştur ekmek kavgasında oğul,

Bayrampaşa'da yeğen.

Oluk oluk akar yürek,

Kan tüter baca!

Ana bağırları, baba omuzları,

Ağıtlar dağları yıkmakta!

Harmanlar sessiz,

Atsinekleri azalmakta.

Biçerdöverler susmuş

Uzakta bir ses duyulmakta.

Babalığın gaddar, analığın üvey

Taşı toprağın batsın İstanbul


Analar hep ağladı analar...

Bir yandan dirgen savrulmakta,

Bir yandan

Ah İstanbul ah İstanbul!


10.09.2021