boynuma bıraktığın kırılgan bir öpücük kadar
emanet duruyor zamansız ruhum
mor sümbüller işliyorum renksiz avuçlarına
bir bilsen ne kadar intihar ettiğimi,
eteğine boynu bükük manidar güllerden ikliller toplamak için.
rögar kapakları ve şehrin putlaşan insanları
çekip gitmek hiç bu kadar zor olmamıştı,
göğsüne dokunduğumda,
ruhunu hissettiğimde anladım,
tekrar geri dönmek için terk ettiğimi.
bir bedene sığmaya çalışan on binlerce ruh
bir gemiye binbir can sığdıran ve taşıyan Nuh
kendime yakışan bir hayat bulamadığım için
ihanet ederim sırtımı yasladığım dağlara
ahzap, gazap ve huşu kuşları beslerim içimde.
deforme edilmiş bir kayboluş,
eksik olanı tamamlamaya gücü yetmez.
çünkü her arayış bir kayboluştur.
yaprakları dökülen ağaçların dallarında
güze buruk bir dargınlık vardır.
sen,
bende,
benim hatırlayabildiğim kadar yaşayacaksın.
siyah ahu gözlerinin ömrü
bir kelebek kadar uzun ve şatafatlı.
ben seni aramakla mükellefim
her pazar gecesi
bütün söğüt ağaçlarının gövdesinde
yemyeşil gökyüzünün bulutlu pınarlarında
fermente edilmemiş içtiğim şarabın son tortusunda.
kayboluyorum
ömrümün atlasında
kendimden öte bir yol yok biliyorum
bağ bozumu ve siyaha çalan mavilik
agresyonlu, kızgın sokaklardan kovuluyorum.
keşke ağlayabilecek kadar insan kalsaydım.
Emir Benlioğlu
2021-11-22T23:52:56+03:00Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim dostlarım
Kenan Birkan
2021-11-22T22:44:18+03:00Çok iyi bir şiirdi
Mısra Ergök
2021-11-22T22:39:32+03:00Şiirin ilk bölümü ayrı, son bölümü ayrı güzeldi…
Emir Benlioğlu
2021-11-22T21:35:00+03:00beğenmenize sevindim teşekkür ederim yorumunuz için