ah merle

dilediğini sus, dilediğini söyle

sana dökülmek isteyen koca bir akdeniz var içimde

dil'siz yaşamak ne kadar da acı

kanayan yaralar gibiyiz seninle

reddediyoruz her ilacı

hepimiz aynı yasak meyvenin peşinde

bir gün lübnanda uyanıyoruz seninle, bir gün cezayirde

gerçekler kırbacını şaklatarak bir kez daha uyandırıyor bizi

hiç konuşmadan türkiyeye döküyoruz o berrak içimizi

ve bir uçurtma daha kavuşuyor özgürlüğüne sen gülünce

merle, tenine dokunmak istiyor tenim gündüz gece

şu soluk ışığın üzerine artık yeni bir güneş boyamalıyız

alacalı renkler bu nikbin dillerden fışkırmalı göğe

kırılan gönlümüze başka pusulalar aramalıyız

rotası akdeniz, rotası kâbe



ah merle

tüm notalar sarhoş oldu parmaklarını görünce

tuşa her basışında bir yere savruldum kalbim

aklım başka bir yere

dağıldım

sen sadece saçlarını topladın

bir nazarın vardı gökyüzüne

gözlerine özendi tabiatın tüm güzellikleri

şimdi deniz mavi, gökyüzü mavi

şimdi bütün yollar birlikte yürüyecekmişiz gibi

bir nazarın vardı bana

dilimde her söz anlamını yitirdi

şimdi bütün kelimeler sağır

başım omzuna bir yük artık

başım ozuna ağır



gereği düşünüldü

ve şöyle yazıldı kara kaplı deftere

belimizi doğrultamıyorsak birlikte aksarız

tüm yapraklar dipsiz bir hicran kuyusuna düştü yine

sittin sene geçse toplayamayız



ıssız bir tarlada gece vakti

yalnız yürümekmiş hayat

hey hat! galiba insanoğlunda bütün kabahat