Belki bir babadan uzak, armağandır yüreğin kendine. Bunu neden yaptığını merak ederek yaşadım ömrümü. Kaburganı sırtlanarak heybemde taşıdım müziğinin ruhunu. Dişimi taktım tırnağıma anlamak için ne hissettiğini. Bir kemanın öteki yüzü hayatım. Kibarca beni hayal kırıklığına uğratışın, sapsarı ağlatışın, pasaklı duygularla kuşatışın. Bir kemanın öteki yüzü hayatım. Mimlendikçe arsızlaşarak ve haykırarak halının desenine ağzımı, ağzımı doldurdu cıvık kan tadı.


Tanrım, bir duaya kaldırdım paslanmış elimi. Uzun zamandır adını anmadım. En zor zamanda sana sığınmak benim alçaklığım, biliyorsun. Biliyorsun, ne zaman kabarsa kaburgam, ne zaman bir sisle gözlerini ansam narin orkidemin, sana sığındım. Bu alçak ruhu kucaklayacak mısın? Benim piç edilmiş titrek dudaklarımı kurtacak mısın?


Belki bir anadan uzak gül bahçesidir yüreğin çamur içinde. Yakamda adından daha öte, adından daha az hassas izini kaybetmiş parmak uçları. Kanser yanlarımı kazımaya çalışarak şu cimri avuçlarımı göğe seriyorum. Bir buluttan başlıyorum sevmeye yaşamı. Neden böyle olduğunu anlamak için, sana dönüşüyorum. Alçak başımın yanına yakışır mı başın? Kaburganı sırtlanarak seni babana yaklaştırıyorum. Çünkü bir başına çocuklar. Çünkü eksiktir bir kelimesi ağzında insanın. Çünkü henüz erken. İntiharla sevişerek uyanmadığın rüyalardan sana sesleniyorum. Çünkü benden önce ölme. Çünkü izin vermiyorum.