Ben, azınlığı izdihama bağlayan viran köprü

Bu şiirde aslında yerim yok

Dişlerimi sıkıyorum daima

Düşünmek alacaklı gibi kapıma dayandığında.


-


Bu ellerin nasıl, bu ellerin kime

Bu ellerindeki uçurumsa,

İşte adım attığım yerdeyim

Düşmenin rengi gözlerinle denk

Zemin işte çokça kırmızı

Bilmediğim bir şarkı çalıyor derinden,

Eşlik ediyor izdihamın kirli ağzı

Beş nakarat sonra tanıyorum şarkıyı

Seni beş yıl öncesinden, daha hiç görmeden

Seni odamın kireçli tavanından,

Tutuk boynumla baktığım yön ve hatta

Elmaları parmak hesabıyla topladığımdan beri.

Meğer çokça kırmızı, kırmızı bir dağ olup

Yanık bileğime üflemişsin lavını

Parantezleri açmadan kapatıyorum

Sürgüne düşmenin ağrısını

Unutayım diye,

İşte bu ellerimle suya yazıyorum

Kahveler hatırlıyorum, işlemeli tütün tabakaları ve

Dumanlar vardı, düşünmek yoktu

Dumanlar tüm deliklerden bilincime,

Senin için sızıyordu.


İşte evlerin mumlarını üflüyoruz

Ben ve kırılınca ikiz doğan gölgem

Kapısız evlerin eşiğinde

Belki üçüz belki beşiz

Çoğalıyoruz durmadan, soluklanmadan

Çoğalıyoruz bahçelere, merdivenlere, sokağa taşıyoruz oradan

Ben ve gölgem,

Meğer çokça kırmızı, meğer herkesin dilinde...

Adın yakalarımıza bir beste takıp kaçmadan

Gazete başlıklarında büyük puntoyla aranan

Adın bir korku, bir şüphe salmadan yüreklerimize

Yüreklerimiz ne çok kırmızı ve

Besteleri öyle can sıkıyor ki kalabalığın

Biraz müsaade istiyorum, tanıdık bir şarkı için

En çok senin için

Biraza beş yıl gecikiyorum

Kalabalık susmuyor

Alkışlar, gölgem ve ben

Çoğalıyoruz durmadan.


Perde kapanıyor,

Yokluğunu kavrıyorum

Tuttum, boğdum, öldürdüm sanıyorum ardından


Bütün ölümler boşunaydı işte

Bunun dönüşü olmadığını anlayacaktım

Varıp uzun yollardan sonra ellerine

Yeniden, yeniden

Sarılmayacaktım


Yokluğun hummalı

Yokluğun kırılınca ikiz doğan gölge

Kangurular nasıl keselerine katarlar yavrularını

Ben de seni öyle, parantez içlerine


-


Ben, ortasında vedaların durduğu viran köprü

Evlerin mumlarını yakıyorum

Bir kapı inşa edip

Ardına olanca dumanı, olanca gölgeyi sığdırıp

Dönmemek üzere çıkıyorum

Düşünmek sahneye ansızın giriyor

Senin için, bu başımı da söküp boynumdan

Üzerine kilitliyorum, izdihamın.