acıları artınca özgürleşmeli insan

ne acısı ne gözyaşı

bir yıkıklık getirdi mi faydalanmalı hemen

etinden öğün, kemiğinden çorba 


elbette yücelir melekler gözümüzde

hüner bizde, biz belleriz onları benzersiz

oysa bir seçenek daha var önümüzde:

hiçbir şey yapmadan ölmek bedelsiz 


anladıkça mecalsiz kaldı yürümek

oturup bir yangının içine üşüyoruz

ne yaktı ki bizi bu yakacak

bu yangın mı ısıtacak içimizi

bu alev de sıradan, devamsız

hangi biri bizi durmadan kuşatacak 


söyleme hiç görürüm saklanan şeyleri

sen bin melekten daha yüce, bin iblisten daha betersin

anlatma hiç ne gerek var şimdi

anlatma kanın tadını bana intiharları süsleyerek

bilirim ben güzeli de çirkini de

bilirim, sen ölümlerin hepsinden güzelsin 


dilekler gerçekleşir sonunda: bak, vazgeçtim senden

öyle bir çelişkiydi ki bu ölüm, yaşadım diyorum onu

kim yaşar ki ölümünü, kim anlar bunu

hangi canlı yenilip içgüdüsüne, hangi biri bekler sonu

şimdi gömülüyüm ben

ne ağaç var toprağımda ne tek bir karınca

ne çürüyorum burada ne tükeniyor

alıştım sonsuz ölümün yaşanmasına

bir tek, keşke seni tanımasam artık sana bakınca 


II 


söylesene, nedir musallat olan zamana

zamanımıza, bizim payımıza

ona göz koyup da sabrımızı imtihan eden kim

ayaklan ve kana, ey diz, temiz göçme sakın

senin ebedi kırmızın tek mülkümdür benim



bir külümüz var durmadan tüten

bir dudak arasında, bir bedende

bir gemi var durmadan öten

kayıp rotası, sorun çıkmış fenerde 


ey sen, yaşamın özeti çınar

öyle uzun oldu ki maceran, isteği kalmamış güzün

soluk ve takatsiz yapraklarından süzülür göktekilerin yaşları

günün birinde bulutlara yüklenmiş sular iftira gibi

oysa herkes bilir ki dolup boşalmaz bulutların gözü 


yaşanacaklar bir çırpıda yaşanmaz, yazık

ille de zamana yayılmaları gerek asıl

yayılıp emerken olayların ruhunu ve çürütürken onları, sahiliklerini

söylesene, "şudur" dediğimiz ne kalacak

yaşamın hangi kesiti bekleyecek insanı zamana ceketini asıp 


anladıkça tükenir yaşam

bu yüzden diren kardeş

dur ve algıla, gülümse ve geç

anladığını sanacaksın gülümsemen genişleyince

zira ne törenler yapıldı

ne ayaklar değdi yeryüzüne

fotoğraftan gayrı ne kaldı geriye

sen ki daha iyi bilirsin kardeş

fotoğraflar da çürür hiçliğe doğru döner yerine

bir veda sözcüğü seçip sarıldık mı

o zaman biter yaşam

üstelik her şey yerli yerinde, üstelik her şey sağlam

bir tek sen zayıf düştün bundan

oysa anlamak gerekmez dedim

hani şu dar sokakların içinden geçip

yaşamın damarlarında akarken

anlamak gerekmez dedim

gideceğiz buradan kendimizle yüzleşip