Bir ışıltıyı görmek için çıktım yola.

Karanlık sandım gökyüzünü birden.

Kuşlar mıydı çığlık atan, insanlar mıydı?

Anlamadım.

Yelken açtım bilmediğim maviliklere.

Güneş sandım sıcaklığını birden.

Dalgalar mı aldı hayallerimi, rüzgarlar mı?

Anlamadım.

Durdum bir limanda, sığındım gizlice.

Oturdum yanına.

Sıcak bir kahve miydi içimi ısıtan, sen miydin?

Anlamadım.

Karanlık, ışığın yoksunluğu muydu?

Yoksa ışık, karanlığı yenmiş bir savaşçı mı?


Derken bir ses duydum denizden,

"Benim karanlığımı ışık olarak görebilmen, 

Senin de karanlıkların içinde olduğun gerçeğini ele veriyorsa

Sen de bana ışık olmaz mısın o vakit?"

Anlamadım.

Sahilden geçen yalnız bir adam konuştu, anlattı her şeyi,

Ama ben yine anlamadım;

Gece yarısı sancılarını,

Düş kırıklarını,

Ve kış sabahlarını...


Sonra ağladım,

Ve yine anlamadım.