Gecenin bitmesini beklemek. Aslında ne kadar uzun bir süre olduğunu hiçbir şey yapmadan beklerken anlıyorsun. Vaktini çok güzel geçirebilirsin ama istemiyorsun, içinden gelmiyor. Uyumak da istemiyorsun. Aslında istiyorsun ama uyuyamıyorsun. Herkes böyle mi? Bilmiyorum ama kötü hissettiğimde midemde oluşan o boşluk ağrısıyla birlikte asla uyumak istemiyorum. Gece, kimse yok sadece biz bizeyiz; ruhum ve bedenim, düşüncelerim ve bedenim. Hiçbir yere varmayan düşünceler. Kimsenin duymadığı, duysa da anlatsak da umursamadığı o duygular. Hepsini geceye anlatıyoruz. Gecenin sessizliği bizi dinliyor. Belki de bu yüzden bu kadar sessiz. Bizi çok iyi anladığı için. Keşke anlamasını istediklerimiz de böyle olsa. Hayatımın bu döneminden sonra aldığım kararlar beni çok korkutuyor. Belki böyle hissetmemin bir sebebi de budur. Ya da bir şeylerin değişeceğini düşünmek. Alışılmadık, daha önce olmayan bir şeye alışmaya çalışmak. Bazen kendini suçlu hissetmek, bazen de kırılmana rağmen kendi yaralarını kendin sarmak. İnsanın en büyük dostu kendisi. Gece, bana bunu öğretti.