Osho, “Tanrı kapıda bekliyor ama içerisi o kadar dağınık ve içeride öyle bir savaş devam ediyor ki kapıyı tıklattığını duyamadığınız için açmıyorsunuz.” diyor Ermiş’in “akıl ve tutku” ile ilgili sözlerini yorumlarken.


İç savaş biter mi gerçekten?

Bir insanın içindeki savaş biter mi? 

Uygun bir anlaşma sağlanırsa neden olmasın!


1- Söz büyüdür.

2- Hiçbir şeyi kişisel alma.

3- Varsayımda bulunma.

4- Yapabildiğinin en iyisini yap.


“Her şeyin gidişi bize 'inancı' öğretmek içindir. Sadece itaat etmemiz gerekir. Her birimiz için bir rehber vardır ve ancak dikkatlice dinleyerek doğru sözcüğü duyabiliriz.” derken Emerson “söz”ün büyü olduğundan emin gözüküyor öyle değil mi..

Fakat o büyünün tuttuğunu göremeyişimiz, yaşamımızda gerçekleştiğinde içimizde fark etmeyecek kadar büyük savaş olduğunu gösterir aslında.

Bitmesi lazım! Savaşın.

Yeniden doğmak gerekse dahi!

 

Bu dünyaya sevmek ve sevilmek için geldik. Tanrı için kanıt aramaktan vazgeçin. Sevince ve inanınca görebiliyorsunuz ancak kanıtları... Tarih tekerrürden ibarettir ve bilim de bunu destekler... inanmazsan Musa’nın yanındakileri kutsal topraklara ulaştırabilmek adına çıktığı yolda o da olsun, bunu da versin, şunu yemezsem inanmam diyenlerin en sonunda putlara geri dönmüş olduğunu “fark” edemez ya da anka kuşu misalinde olduğu gibi her gördüğü vadinin, ormanın, dağın etkisinde kalıp zümrüt olmayı kaçıran kuşlardan biri gibi aldanır kalırsın, bedeninin ve zihninin arzularına dünyada…

Sen beden ve zihin değilsin sadece inan!

İnan ki aşk çalsın kapıyı, duy sesini de  “aç evini,” buyur et... 

Girsin otursun başköşeye, bir de onun gözüyle bak dünyaya. Gör bakalım, kimmişsin sen? 

O ev kiralık zaten geçici yani!

İnsan yapımı sonuçta ve bir ömrü var. Seni dünyaya getirenlerin ne kadar sağlam yaptığının önemi de yok aslında, tadilat yap aşkla birlikte, gerekirse yık! 

Yeniden yap.

İnan sadece ve duy o sesi lütfen!

Ölmekten de korkma artık. 

Ölüm nedir biliyor musun, doğumun tersi!

Madalyonun iki yüzünden biri sadece...