Birine söylesem gülüp geçer. İstediğim her şeyden nasıl vazgeçmek zorunda kaldığımı, içinde kısılıp kaldığım kapanları anlatsam. Anlamazlar, yaşamadan empati yapmanın imkansız olduğu sınırlardayım. Çok mu şanslıyım çok mu şanssızım kestiremiyorken, mantığımın her seferinde mutsuzluğumu haykırdığını duyuyorum. Hapislerden çıkamıyorum.
İnsanların ölmeden önce yapılacaklar listeleri var, benimse günlük sıradan şeylere hevesim. Bu kadar zor olmamalıydı ya yaşamak! Bir konserde bağıra çağıra şarkı söylemek ya da en yakın arkadaşımın misafir etmek için çağırdığı şehre gitmek. Kendimi sürekli biçimsiz muadillerle teselli etmek zorunda kalıyorum. Özgürlük benim için yok. Yalnızca kafamın içine, sanal eğlencelere sığınabiliyorum. Bir yere kadar o da, limitler vazgeçilmez olmuş çünkü artık.
Nankör hissediyorum, tutsak hissediyorum ama en çok çaresiz. Kabullendiğim için kendime kızıyorum, çözüm yolu olarak gördüklerimin vahim sonuçlarını göze alamıyorum. Çok üzülüyorum. Halledemeyeceğim bu kadar şeyle birlikte yaşamak istemiyorum.
Birileri dayanak olamıyor, hiç kimsenin kollarına sığınamıyorum. Sözlerim kâr etse o da yeterdi, ama asla düzgün dinlenmiyorum. Ne kadar yorulduğumu anlayamayacak insanlara sevgi besliyorum. Bu dünyaya ait olamıyorum. Müsaadelere muhtacım, ben dünyaları yıkmak için bile izin almak istemiyorum. Açık konuşmuyorum evet, mümkün olsa yapardım.