Cesurca bakan gözlerin,
Ardında kalanı bilmek zor.
Yandığı da olur yakıldığı da,
Ateşi nereden o da bilinmez ya,
Bir şeylerin sınırlarını çizmek gerek,
İşte tam da o durumlarda.
Herhangi bir sahil kenarında,
Yahut sessizliğin yankılandığı,
Kitapların koktuğu bir masada,
Veya bir tarafında otururken,
Diğer taraftaki manzaraları kaçırdığımız,
Uzun bir otobüs yolculuğunda.
Sorgulanabilir yaşanan tüm hikayecikler,
"Hikayecikler" diyorum çünkü,
Bütüne varan kısa yollardır onlar.
Hayattan her ders aldığımızda,
Karşımıza çıkıp duran,
Bizi biz yapan yaşadıklarımız.
Düşünmenin bir sınırı olamazdı,
Düşün düşünebildiğin kadar.
Aklındakileri senden başka,
Senin gibi anlayabilecek kim vardı?
"Kimse."
Yaşananları sorguladıkça zihin,
Her hikayecik doldurup boşlukları,
Sığardı bazıları belki bir kefeye.
Anlatmanın ise hep bir sınırı vardır.
Düşüncelerin senden çıkarken,
Aynı düzlemde ulaşmıyor başka bir bakışa.
İşte bu yüzden,
Her şeyi anlatmaya gücü yetmiyor,
Dil ile bazen kelimelerin, cümlelerin.
Duyguları dile dökebilmek zorlaştığında,
Anlatılamayan her duygu,
Kırık bir kalemin gölgesinde kalan satırlara sığdı.