Anneannem burnunu kestirdi. Fazla uzamıştı, biraz ucundan aldırdım, dedi eve kan revan içinde geldiğinde. Bu haline çok güldüm ve bana kızdı eşek oğlu eşek diye kovaladı beni, kendimi odama zor attım. Öğleden sonra canımız epey sıkılıyordu, nenemi de alıp dışarı çıkmak istedim. Yüzünü temizlemişti annem, sadece ufak tefek kan topakları kalmıştı, onlar da zamanla iyileşecekmiş.

Nenemi alıp parka gittim, salıncakta sallandım, o da kendini kaydıraktan aşağı bırakıp durdu. Sıkıldığımda hala sıkılmış değildi, hadi gidelim deyince celallendi ve ayakları üzerinde tepinerek bana ne gitmeyeceğim dedi, çocuk gibiydi. Ona sinirlendim. Ve beş dakika müddet verdim, sonra ben ne olursa olsun gidecektim. Sözüme itiraz etse de koşmaya başladı zamanını iyi kullanmak istemişti, akıllı kız diyerek gülümsedim. Tahterevalliye bindi iki dakika, tek başına. Bundan pek zevk almıyor gibi görünüyordu, yüzü asıktı, yalnızlık canını sıkmış olmalıydı. Yardıma asla gitmeyecektim. Kalktı ve azgın suratıyla salıncağa geçti, bir iki sallanmadan sonra keyfi yerine gelmişti, önce ufak ufak gülmeye sonra büyükçe kahkahalar atmaya başladı. Üç dakika daha geçtiğinde hiçbir şey söylemeden arkamı döndüm ve parktan çıktım. Bir ağlama sesi duyuldu sonra kesildi sonra daha yüksek sesle tekrar edildi. Hiç tepki vermedim. Ve tıpış tıpış arkamdan koşmaya başladığını duydum. Yüzümde bir eğitmenin tatmin olmuş huzurlu gülüşü vardı.

Nenemle eve geldik, nenemin burnu hafiften uzamıştı, buna okkalı bir küfür savurdu. Yemeğin başına oturduk ben gülmekten, nenem de burnundan dolayı yemek yiyemiyordu. Kaşığı ağzına götürüyor ama kısıtlı görüş nedeniyle bu darbe burnuna denk geliyor, uzun burnu kaşıktakileri yere döküyordu. Annem bize çok kızdı ve derhal odamıza defolmamızı istediğini söyledi. Biz gittiğimizde hala söylendiğini duyabiliyorduk. Tahammül edemiyorum şevket , diyordu babama. Bıktım bu ikisinden.

Kıkır kıkır gülmüştük kapıyı kapatınca. Nenem koşarak yatağıma zıpladı ben de yere çöktüm, gülmeye devam ettik. Az sonra uykumuz gelmişti, yatağa götlü başlı uzandık ve uyuduk. Sabah uyandığımda nenemin başı omzumun üstündeydi. Uzamış burnu ağzıma değiyordu. Koca ağzını açmış horluyordu ve ihtiyar dişlerinden ölmüş soğan kokusu alıyordum. Öğürerek yataktan kalktım başı yatağa düştü. Ani sarsılışla uyanmıştı ‘’Ne.. ne oluyor?’’ diye etrafına bakındı.

Hiçbir şey, diye nefes verdim.

-Hiçbir şey olduğu yok kocakarı. Uyumana devam et.

Peki diyerek kıçını döndü. Ben de kalkıp salona gittim. Annem masayı kuruyordu, babam da mutfaktaydı. Kokulardan anlaşıldığı üzere omlet yapıyor olmalıydı. Yardım etmek üzere örtünün bir ucundan tuttum. Annem beni yeni fark etmiş gibiydi irkildi ve hızla çekti örtüyü elimden.

-Çekil, yardımını isteyen yok. Dedi. Utanmıştım ve üzülmüştüm. Yine de inatla yardım etmek istedim. Vitrinden bardakları aldım masaya koymak üzere döndüğümde karşımda annemi buldum. Elimden bardağı kaptığı gibi yere fırlattı. Camın tuz oluşunu izlerken ağzım açık kalmış, ödüm bokuma karışmıştı. Ağlamak üzereydim.

-Burada ağlama, diyerek kükredi bana ve eliyle salonun kapısını işaret etti. Dudaklarım bükülmüştü, acı içinde omuzlarımı düşürdüm ve kapıya döndüm. Bu sırada babam ve nenem de gürültüye koridora çıkmıştı. Nenem uyku mahmuru, babam endişeli görünüyordu. Koşarak karısının yanına geldi ve ona sarıldı. Ben de nenemi de alıp evden çıktım.

Nenemin burnu daha bir uzamıştı, ağzındaki soğan kokusu da yerli yerindeydi konuştukça daha baskın hale geliyor sanki bir vücut bulup boğazıma yapışıyor gibiydi. Ona susmasını söylesem de beni duyduğu yoktu, habire konuşuyor, soru yağmuruna tutuyordu beni. En sonunda yolun ortasında durdum ve neneme döndüm. Kollarından kavrayarak onu susturdum:

-Yeter artık. Beni rahat bırak anneanne. Görmüyor musun? Hepsi senin yüzünden oldu. Senin o lanet koca burnun yüzünden oldu her şey. Ben güldüm ve annem de beni azarladı . Yeter artık bırak peşimi. Gelme benimle, dedim. Bunları söylerken boğazım düğümlenmiş gözlerim dolmuştu. Nenemi seviyordum yalan yok. Ve yine de ona bu kadar ağır laflar etmiştim, kötü bir torundum ben. Ama hak ediyordu da ne yapabilirdim ki? Annem beni sevmiyorsa tek sorun kendi annesiydi. O halde yalnız kalmalı ondan kurtarmalıydım kendimi. Belki annem beni yine sever diye düşündüm.

Bu sırada korna sesleri ve çığlıklar duyuldu. Tutulup sert bir yere hızla çarptırıldığımı hissettim. Muhakkak bir kaza olmuştu. Nenem ve ben tırın altında kalmıştık. Ani fren sesi, motorun yanık sesi, insanların gürültüsü içinde bir aracın altında duruyorduk. Nenemin burnu daha bir uzamıştı ve benim üstüme düşmüştü. Soluk soluğa nefes alışını dinliyordum her nefesini verdiğinde ölü soğanlar midemi kaldırıyordu. Talihime duyulmamış küfürler sıralarken ölmek üzereydim.