Dans! Kimseye rastlamadan,

Baldırları kırar geçer, müzik.

Nüans, dilsizce sapıtarak,

Çılgınlığa doğmuş bir fizik.


Zincirli pelerinin ipleri kralda,

Yorgan yakar hastayı zamanla.

Tüylerim ürperir cılız bir havayla,

Yaşarken barut kokulu havanda.


Tumturaklı bulvarın, virajları virane,

Satıh satıh kesiliyor, ruhumdaki meşale.

Pençeli bir kalkanın, arkasında biçare.

Kurulu bir bombanın, cephanesi meyhane.

Yaylım işte, ateş hattı, görünmüyor divane.


Caliban’ın hüküm giydiği mağaradaki çelikten tokmak!

Ayyaş gemicilerin alacakaranlıkta öptüğü ilk sigara!

Kontracı okyanuslarda kalyon kaldıran topal peri!

Dukalıktan çalınmış dardaneldeki kutsal kılıç!

Kovalıyorlar beni lusid, şimşekli, vahşi bir rüyada,


Kroşe, kroşe, direk!

Fizik olarak yitik,

ama ruhu demir gibi fişek!

Ne bal verir ne koku verir bu lanetli çiçek!

Tren raylarındaki ineğe sıkarım tüfek!

Gerçeğe hakaret, 

kelimeye ne hacet.


Büyülü bir ormanda kanlar içindeki bir kuzunun kıyımı!

Denizin ululuğu, insanın kuraklığı.

Derin sular boğmasın diye ölçtüm iskandil ile arsızlığımı.

Saldırı davulları patlıyor kucağımda.

Sanmasın diye beni garip berberi.

Yıkıyorlar rüyamdaki gecekonduları,

Doğmasın diye yeni bir serseri.


Tuğla Tuğla Duvarlar,

Ayrılıyor insanlar.

Melezlik yok artık!

Güldürmüyor masallar.