Taş olup oturdum bağrına

Sürdüm tüm yosunlarımı gözlerine

Buz gibiydi ellerin

Dışarı taşan on beden büyük gömleğin

Üstünde yudumladığın son kahvenin lekesi duruyor hâlâ

O kimsenin okşamadığı sarı saçların

Kıyamamaktan değil sen de biliyorsun

Sesim içine dökülüyor

Kemiriyor göğsümü mühürlü mazi

Ben diyeyim yirmi sen de otuz

Değil

Koca yıl

Üflediler üstüne o koca yılın

Meğer bir toz zerresiymiş

Dağıldı dünyanın dört bir yanına

İnsanlık nasibini aldı mı ki

Sanmam

Rab bunlara ne nasip vermiş ne rızk

Kemirdiler, çaldılar, yediler, içtiler

Doymuyorlar baksana

Sokak başı bir ağaç vardı

O da yok şimdi

Söylesene nerede asacağım kendimi?

Neyse dur pantolonum düşecek

Kemerim yok belimde

Gömlek desen görüyorsun halimi

Şimdi kalk bağrımdan

Etimi kemirdiler kemiğimi de kırma ne olursun

Ek içime kendini

Yeşillensin okşanmamış saçların

Dallansın

Sarısında asacağım kendimi