Eskiden...

Eskiden birlik olmaya çalışırdım insanlarla. Bir olamadığım insanlarla birlik olmak ne katacaktı ki bana, düşündükçe yanlış yaptığımı anladım. Belki de boşa kürek çektim. Bir olmadığım insanlar ile fikir birliği yapmaktansa haklı bir yalnızlığa soyunuyorum şimdi. Kalbimin odalarından çıktım, aklımın sokaklarında koşuyorum. Ziyadesiyle haklı bir isyan zannımca. Kendime karşı bir devrim planlıyorum. Planladığım ilk devrim hatta.

Evet, savaş meydanı hazır. Meydanda tek bir asker var. Elinde bir bayrak var. Omuzları dimdik, duruşu güçlü. Yaklaşıyorum tanıdık bir yüz...

Eve , evet o benim!

Aklımdakileri toparlıyorum dostlarım. Askere nasihatlar veriyorum. Bu savaşı kazanacaksın diyorum. En güzel başkaldırıdır çoğunluğa yalnızlık, hatta en güçlü duruştur, diyorum. Yalnız bir kimsenin yapamayacağı hiçbir şey yoktur, diyorum kendime.

Aklımın sokakları savaş meydanı oluyor, her yerde aynı askeri görüyorum. Demek ki savaş hazır.

Tek kişilik propaganda ekibim var. Tek kişinin çığlığı tüm savaş meydanını sarıyor, inletiyor dört bir yanı. Dimdik duruşlu asker haykırıyor.

Yalnız ve asil. Kendine karşı savaşan kişinin omuzlarına yükler, tüm dünyaya karşı savaşanların yükleri gibi geliyor. Bu yükün bir de asaleti varmış. Yalnızlığın asaleti diyor iç sesim.

Karşı taraftaki düşman, bilindik bir düşman.

Eğer kendini yenmek için bir savaşa girmişsen kimseden yardım istememelisin dostum. Zira bu savaş iki kişiye çok gelir. Kendini bulmak için kendiyle savaşan, başkasından yardım isteyen olursa kaybetmeye mahkum kişidir. Tek kişilik savaşın iki kazananı olmaz beyler. Buna savaş sanatı denir. Kızlar da savaştan anlar bir nebze. Askeri çok olan değil, doğru hamleyi bilen kazanmaya meyillidir.

Kendinle savaşacaksan yalnızlığı sevmelisin dostum.

Yalnızlık seyredilirken değil, yaşanırken asildir.