Bir İsmail falında çıkmıştık birbirimize
Sen hayli karamsar bir kızdın, neşeli ergendim bense
Ve rutubet kokan 403 numaralı bir dershane sınıfı yerine
Gece yarısı, o perşembe, seninle bir köprü üstünde rastlaşmayı dilerdim
Çünkü 2000’lerin başında rock müzik belasına bulaşan erkek çocuklarının
Böyle -oldukça yüzeysel- hayalleri vardır
İçkiliyken bir kadına “Arabayı sen kullan” demek ve şeritleri yutmak
Asla bırakıp gitmeyecek bir kadın çizmek, saklayıp gömmek üzere
Veya hayatıma asma bir kat yapmak, yeni bir aşk bir de çekyat katmak
Aşkın bir mapushane metaforuyla anlatıldığı günlerde güzel hayallerdi elbette
Ama ne yazık ki her hatırlandığında yüze bir tebessüm çivileyen
İlk gençlik yadigârı şarkılardaki gibi ilerlemedi bizim hikâyemiz
Hâlbuki nasıl da etkileyiciydi girişimiz
Şimdiyse gelişme ve sonuçtan mahrum bir kompozisyon olduk adeta
Eksiğiz, yarımız ve o eski tadı kesinlikle vermiyoruz ya
Cemil Demirbakan’sız Yüksek Sadakat gibiyiz
Belli ki herkes kendi yoluna gitmiş, hayat devam ediyor ama
Birileri yeniden bir araya gelmemizi düşlüyor olabilir
En azından sadece bir albümlük mesela
Belki üstümüzden bir kuş da geçer, kim bilir
“Yıllar önceydi, çok da güzeldi şimdi düşününce”
Artık tanıdığım herkeste senden bir parça arayacağım, demiştin bir keresinde
İnan ki Vahşi Güzel Milagros’tan beri kimse böyle etkilememişti beni
Böylece babasından hiç masal duymamış bir babanın, evladına masal anlatması gibi
Kulaktan dolma sevgilerle, yarım yamalak bir ilişkiye başladım seninle
Ama mazur gör lütfen çünkü bu, benim ilk çocuğumdu
Ve yanlış gelmiyordu Kırmızı Başlıklı Kız’ın bal kabağından bir arabaya binmesi
Neyse ki tahammül eşiğin hayli düşüktü de daha fazla katlanamadın bunlara
Ortasındayken kapatılıp bir kenara bırakılan kitaplara döndürdün bizi
Oysa güzel başlayan her kitap, bitirilmeyi hak ederdi
Biz de güzel benzetmelerle başlamıştık pastoral bir aşka
Gel gör ki tanrısal bakış açısındaki o tanrı, içine pek sindiremedi ikimizi
“N’apim, tabiatım böyle”
Unutmayı bilmek, unutabilmeyi de sevmek isterdim ama
İnsan, “Arnavut Kaldırımı”nın girişindeki kadar umursamaz olamıyor bazen
Zaten biten sevgilerin ardından ağlarım da böyle yas tutarım da ben
Hatta üstünden birkaç yıl geçmişken her günümüzü dün gibi hatırlarım
Öyle zamanlarda da seçiciliğini yalnızca senden yana kullanır benim bu algım
Adın geçiyorsa bir filmde mesela, avını izleyen bir hayvan gibi pürdikkat kesilirim
İyi uyuduysam aç kurtlar kadar estetik bir yırtıcılıkla koşarım sana
Yorgunsam da topal bir it gibi düşe kalka
Ama sen her defasında kaçmanın bir yolunu bulursun
Ben de geçmişin çamuruna bulandığımla kalırım öyle ulu orta
Daha on yedi, on yedi, on yedi, on yediydik
Ve ödülü, Çanakkale gezisi olan bir resim yarışması misali
Türlü türlü güzellikler sunacaktı bize hayat ama gel gör ki
İlk on’a bile giremedik seninle
Girseydik 36’lı Monami pastel boya seti alacaktık hâlbuki
Yani müşterek hiçbir başarının altına imzamızı atamadık da
Muhteşem bir başarısızlık hikâyesi yazdık biz bize
Sonra da her medeni insan gibi yollarımızı ayırdık
Ben de unutamayışın aslında bir medeniyetsizlik göstergesi olduğunu
Ancak yıllar sonra öğrenebildim işte
"Sorma neden, niçin / Her şey yalnızlıktan"
Çünkü tamamlanan olayları, yarım kalanlara göre daha çabuk unuturmuş insan
Yalnızlık da yarım kalmışlıkların toplamı değil midir zaten
Tek farkı şudur; iki yarımın birleşimi bir tam etmez bazen
Biz de yarım kaldık ve unutmak hayli zorlaştı böyle
Tarifi zor bir utanç hüküm sürdü yüz kaslarımda
Annemin bile gözlerine bakamadım bir süre
Anormallik bende zannettim ama imdadıma pozitif bilimler yetişti
Havalı bir adı varmış içine düştüğüm bu girdabın; Zeigarnik Etkisi
"Şampiyonum sanarken diskalifiye olduğumdan"
Kendime gelmem hayli zamanımı aldı senden sonra
Şöyle düşün, tüm Türkiye’nin umudu benmişim de hani
Ve uluslararası bir satranç turnuvasına katılmışım da
Henüz ilk maçımda çoban matıyla mağlup olmuşum gibi
“Eş dost sorarsa ne söyleyeceğim tedirginliği” vardı üstümde
Ki sordular da zaten, yutkundum
Yutkundum ve çaresizlik, ekmeğin en kıtır tarafı gibi boğazımı tahriş etti
Tahrip gücü yüksek bir bombaymış şu “merak” dedikleri
Nesimi’yi “Yârin ile hoş musun” sorusuna maruz bırakan o densiz merak
Benim arkadaşlarımda da vardı ne yazık ki
O günlerde neler hissettiğimi sana anlatmam zor belki ama
Beni bu yeryüzünde en iyi Marsel İlhan anlar aslında
Çünkü eminim ki en az on kez okumuşsundur şu haberi
“Marsel İlhan, turnuvaya ilk turda veda etti”
Cem Ali Büyükaşık
2020-05-22T16:39:58+03:00Çok etkilendim, kaleminize sağlık
İsmail
2020-05-22T16:39:54+03:00Hepinize çok teşekkür ederim. :)
Sena Türkmen
2020-05-22T14:57:14+03:00İşte bu! Çok özgün ve etkileyici buldum... Tebrik ederim. :) Kaleminizi takip ediyor olacağım...
Jean Valjean
2020-05-22T14:20:37+03:00Çok çok beğendim. Devamını da bekliyor olacağım.
Bektaş Şenel
2020-05-22T14:18:04+03:00Kalemine sağlık. Güzel bir şiir olmuş. Keyifli bir buruklukla okudum.