Sonsuz aşk hikayesine tanık oldum, çoğu aşıklar yollarını ayırdı fakat anladım ki gerçek aşkın sonunun ne olduğu pek önemli değildir. Gerçek aşkın kavuşamamak olduğu gerçeği ne denli çarpar insanın suratına... Tanrı, insana bir ceza vermiş aşk diye. Zeus’un gövdemizi ayırması ne zekice. Aile değil, dostluk değil. Çünkü gerçek aşk hem aile olur hem dost. Ve bu çizgide aşkın yanılgısı değer kazanıyor. Dost olduğumuz yanılgısı aşk bitince ‘’düşman’’ olarak gösteriyor kendisini. Kadınların ilişkide ‘’anaç’’ tavrı, erkeklerin ‘’baba’’ koruması, ‘’abla-abi’’ yönlendirmeleri ilişki bitince biter. Demek ki aile-dost kavramı aşkta yanılgıya iter. Oysa gerçek aile öyle mi? Baba, baba olmasa da daima baba kalır. Geçici ve yanıltıcıdır aşk. Kimyasında sahtekarlık vardır. Kendini bulmana yardım eder. İnsan dostunu da ailesini de bir çırpıda seçemez. Aşk öyle mi? Aniden seversin birini, onun fotoğrafını değil veya sırdaşlığını. Aşk çıkar mıdır? Aşk çıkarlardan arındırılabilir mi? Kimileri onu dost sanır, anne-baba sayar. Evliliklerde de uzun vadede bu gerçekleşir zaten. Aşk, çıkarsız ve yanıltıcı devam etse de kurumsallık, aşkı ‘’çıkar yuvası’’ haline getirir. Aşk eninde sonunda yoldan sapmış sevgidir. Çünkü anne-baba her daim vardır, İsa’nınki dışında. Bilmesek dahi, anne-baba rolü olmasa da anne anne, baba babadır. O halde aşk, yoldan çıkmış bir sevgidir. Çünkü ne kimsenin annesisin ne de babası.