bir elmayı güle bölmek zormuş

onlardan öğrendim

pabuçsuz tufanları giydirmek için

dudaklarıma keserdim ham ikindiyi

üryan fakat hakiki adımlar yandı

yaşandı rengarenk iplikler

o dolaşımsız, pak kısımlarıyla hep

bir coşumdu, çamursuz ve alengirli


pamuktan kopunca hasretti harcımız

çehremizde derviş pası, bileğimizde kum

esası kavrayarak, yalvararak temasa

içe taraf sokulduk, fışkırmadı kanımız

trenleri yıprattık biz ağladıkça

ajandaları ve karton bardakları

baygın günaydınları, geç kalmayınları

alarmlara entegre olan mayınları

karanlık kahvaltıları, terfi sırtlanlarını

artık bölün dünyayı, öpün tüm anlamları


esmerliğimiz deştiğinde gövdenizi

soluğunuzun tutuştan yılgın atları

urlarınıza düşerse hatırlayın bizi

yıkılmasın derme çatma satırlarınız


belki ciğerlerimiz erken başladı

kamu yararına olacak çenemizin kırığı

bir piç kendini bize gülerken bulacak

biraz yara kalacak sokakların adı

cansever düşündüm bugün, ruhi bey iyi

manzaramın dalgasında kelebek asılı

biz ki o cümlelerin merhabasızları

hatırlayın vaktiyle paklandığımız batakları

yaprak intiharlarını, bir kentin son ışıklarını

sokakların artık kızarmayan yanaklarını


şarkılar maviye ne kadar bulandıysa

ne kadar bayatsa bir simit damağımızda

peronlarda o kadar devrim vardı

sabahın ağzında kokan bizlerdik

gecenin karın ağrısı da biz

aşkla kırılan bacaklardı altımızdaki

ama yordu kaplanların ağzındaki giz