bakma şimdi sen de öyle

her açıdan matem havasında makyajın


şimdi layık ve laiksin bulunduğun ortama, 

çok fazla da bahane arama.

''sevmedin''


senin görkemli sebeplerin vardı, arkasına sığındın.

bir sonuç ararken bence bu çok önemliydi.

bir o kadar da endişe verici.

zorla anlattırdım, mutlulukla yuttuklarını.

bilmeye hakkımın olduğuna inandığım çok şey zırvaladın, 

zannetme ki aklım çok önemli bir gösterideydi.

bir ihtimalle düzenlediğim aşk eylemi, 

kalbimde patladı.

o günün şartları için

bence bu da çok önemliydi.


bilimsel araştırmalar da yazılsa üstüne

nötr'dün sen bana ve varoluşçu bu evrene.

haksızlıktı ama, 

yarattığım bu masala...

merak etme onlar da biliyor

yalnız güzel

''sevmedin''


unutmadım denize karşı bana kustuklarını, 

bir yandan çığlık atarken aniden sustuklarını.

göz bebeklerim aldandı,

görmek istemediklerim bir anda önümde canlandı.

hiç inkar etme şimdi.

"sevmedin"


gidişinde bir çok şey saklıydı.

annene sorsan beni bırakman hususunda tüm nedenler haklıydı.

ama sen annene değil,

kalbine sormuştun.

bilinmeyen bir nedenle şimdi kendine bile düşman olmuşsun. 


fakat inanılır gibi değil.


sanat galerisi gezer gibi sevişmiştik seninle,

hayran kalarak, heyecan katarak.

bir nevi duygularımızı o yatakta karşılıklı tartarak.

bıkmadan ama durağan.

sakin ve bir o kadar eşsiz.

yalana benzemiş.

en azından benzetmişler.

düşününce çok da önemli değilmiş.


sen, kendi kendinin ve sen senken yaşanan her şeyin 

tek bir amaçla olması dahilinde gitmiştin benden.

gerekliymiş ve zorunluymuş tavrınla kanıtladın her şeyi zaten.

telaşa kapılma, 

gözlerin bakıyor hâla aynı kararlılıkla. 

görüyorum.

ve biliyorum

şimdi ben de anneme soruyorum.

"bu kız ne oldu da gitti"

annem susmuştu, 

hayat mücadelesi işte o da yorulmuştu.

verdiği cevapla tüm istanbul birden sarhoş olmuştu 

"oğlum belki de sen kaybettin"

sana seslendim, sen yoktun.

bir boka yaramaz ama yalandan üzülme işte.

''sevmedin''


cinayet mahalli.

203 numaralı oda.

içinde çok boş bir kalabalık,

sanki karanlık bir mezarlık.

lakin unutulması gerekenler,

ve hiç olmaması gerekenler tarafından yönetilen bir veda operasyonu gibi.

hatırlanması güç ancak kalbi delen bir his gibi.

ölçüp, biçmiştin beni.

hatalara yol açmamak için hazırlıklı gelmiştin.

bordo rujun, beni çok yoran siyah taytın 

ve görmekten büyük haz aldığım göğüslerin. 

bu üçgendeydi ölümlerim.

karşımda durmasalar inanmayacağım bir gerçeklikte.

şimdi okşasan da cinselliğimi hiç yorma ellerini, 

çünkü bedenin artık benim için hiç önemsenmemekte...

zorla ya da zorunlulukla...

''sevmedin"

ki


hangi açıdan bakarsam bakayım kötü geldin gözüme,

ve seni düşünerek aldığım kararlar doğrultusunda o çaresiz cümlelerime.

sahteleştirdin her şeyi. 

yarım kalmakla sevişip kalktın,

alkol alarak kendini geceye sattın.

düşünsel anlamda fakat.

kendini bir odaya kapattın,

alsancak'ta

benimle

sevmiyorum dediğin halde,

yattın.

özür dilerim biliyorum tabi ki

asla

"sevmedin"


rezilleştirdiğin her şey adına ben özür dilerim.

bir bakıma suç bütünüyle benim.

zorla olacak değil tabi,

gidilmesi gereken yerler

görülmeye değer şeyler olduğundandır.

bu yüzden zamanlaması yanlış karşılaşmamız.

ve o an karşılıklı terleyerek boşalmamız.

keyfi değildi.

her anlamda yaşanması gerekirdi.

zaten anlaşılıyordu da mevsimden.

önemseme dedin, seni dinledim.

alışığım 

zaten 

hiç

"sevmedin"


artık seni sevmiyorum demiştin,

şaşkındım

arkamdaydın, gelmiştin.

bir sonraki dönüşümde

bilmediğim o yerden gitmiştin..

n'olur geri dön o sokaktan, 

ortada yanlış anlaşılma var.

fakat

sen beni bayağı bayağı

"sevmedin"


acılarım

rolünü oynamakla yükümlü,

kalbimi sana bulamakla...

ayaklarım yerden yüksek,

yürüyebilsem dahi sana gelmeyeceğim...


hoşça kal

hoşça kal...