Toprak eşer dişleriyle onur için fahişe,

Ezgileri hüzün saçar kan kokan bir şehirde.

Silinmiş avluların penceresinde ulu tablolar,

Uğunan çocukların umutları düzelmez vezinle.


Çivilenir gözler güneşten aya lavantayla,

İnsan olmaz solumakla, göl olmaz damlalarla,

Sevginin kırıntıları hüküm sürüyorsa krallıklarda

Maraton koşar ölüm Buda'nın narin dağlarına.


Gün sararır rıhtımın kırık dişli sarayında,

Demirler eritilir çağlayanın cazgır kucağında,

Tepsilerin taşıdığı kuru gürültü ve ihanet,

Nefretin bohçasını sırtlayan vaizin dudağında.