Ayrılık ölümden ağır mıdır?


Küçük şehirlerin çarşılarında gezdim özgürlük diye

Adresler sordum, dükkanlar gördüm, küslükler sezdim duymazdan

Ne iyi insanlar, diyebileceğim cevaplara zorladım esnafları

İyiliktir, nikbinliktir, yaşamaktır diye

Mesai saatleri öğlen güneşini iterken payımdan verdim sokaklara

Güzel kadınlara rüzgar,

Çocuklara büyüklük edası...

Ve dahası


Tütün sardım kurşun kaleme aşina ellerimle

Kırsalın derdine meylettim

Danaların kulaklarını okşadım

En yüksek tepelerine çıktım doğmadığım köylerin

Çaylarına, mor dağlarına baktım

Baktım, hoyratlık tabiata insandan imiş


Bir hayat kurdum ertelenecek alarmlar gibi

Merkezine hiç tanışılmamış bir sevgili

Yaprakların arasından dere,

Dağların arasından taze rüzgar

Çiçekli solgun etekli sevgili

Lakin ben, bunları bir turist gibi gözleyen

Ben bu hayatın hiçbir yerindeyim.


Büyük şehirlerden geldim

Her sessizliğin bir çığlıkla bozulduğunu bilirim

Her sesin ardında daha koyu seslerin yürüdüğünü

Kalabalığı, telaşeler ve kandırmakları,

Kırmızı boyalı, irin özlü kahkahaları

Otobanları bilirim.


Ağaçtan düşmek merdivenden düşmekten yeğdir biz şehir ahmaklarına

Sorgusuz sualsiz kabul ederiz uzağın hoşluğunu

Hiç anlamak istemeden

Ama asla yalnız değil; paylaşmasız değil

Gel, bak, gör demeden değil.


İşte tutunamadım rüzgarına

İşte ayaklarım delindi yollardaki taşlardan

Misafir de kalamadım hasta da

Önce yadırgandım başımdan aşağı

Sonra yadırgadım belden yukarı


İşte yeniden yeniye başlamak


Bilirim.

Ayrılık ağırdır.

Çünkü yeniden başlamak oyundan çıkmaktan zordur.