durdum gecenin kıyısında kendi boşluğuma bakıyorum

sonra dönüp içime

içimdeki Truva atına

beni işgale yeltenen düşüncelere

tanrının hangi sıfatıysan çık ve tesseli et

yoksa dönüp kendi sularımda boğuluyorum


gözler, gözlerin ayrılık burcuna göz kırpıyor

ama Venüs binlerce yıl uzak benden

ben, ben gecenin kıyısında kendi boşluğuma takılıp kaldım

ey şarapa rengini veren tanrı

neden tadı yok bu nefesin

-ki ben kendi kavmimin kurtarıcısı değilim


dağları kıble belleyen bir yürek

nereye baksa dağ yalnızlığına dönüşür

göğüs boşluğunda bir dağın ıssızlığı

gözlerimde hep bir yol özlemi var

neydi bu hasret

yoksa Albertine Kayıp onu mu arıyordum


ben gecenin karanlığı sabahın ayazı

uykusuzlukların dönencesinde

bir ağıt olarak kaldık düşlerin sonunda

kangren olan bir hayata tesir etmez artık sözlerim

boşluk büyüyor ben unufak oluyorum

bakın ben noktayım evrenin koynunda

unutulmuş bir dil, eskimiş bir söz, çok eskiden kalan bir anı


durdum şiirin kıyısında kendi dizelerime bakıyorum

sonra tarihime, dilimden dökülen ilk sözcüğe

söyleyemediğim o cümleye

sığamıyorum hiçbir mekana, bu zamana ait hissedemiyorum

içimin dağlısı ben değilim

sonra, sonra dönüp kendi sözcüklerimde boğuluyorum