Evde odadan odaya dolanıyordu. Bir şeyler arıyor gibiydi, aradığını sanıyordu ama aradığı bir şey yoktu. Mutfak balkonunun yanındaki sandalyeye oturdu. Paketinde kalan dört sigaraya odaklandı. Çıkarıp bir tek yaktı. Midesiyle göğsünün tam arasında anlam veremediği, tarif edilemez sancı her zamankinden daha çok hissediliyordu. Kendiyle baş başa kaldığında hissettiği bu sancıyı çok umursamadan sigarasından bir nefes daha alıp kül tablasına iyice bastırıp salonda kanepeye uzanmak için ağır adımlarla yürüdü.
Yukarıya bakıyordu. Annesinin "Kendi kendine gülmek delilerin işidir.” dediğini hatırlayan Aziz’in suratında istemeden bir gülüş belirmişti. Deli olmadığını bilmekle beraber yirmili yaşlarında ne kadar çok delirmek istediği hatırlayıp bir kahkaha ile süsledi gülüşünü.
Kalktı. Oturdu. Karşısında henüz çocuk yaşta çalışırken, klima monte ederken balkondan düşüp ölen Halef'e bakarak "Senin suçun." diye mırıldandı. Göz kapaklarını açık tutmakta zorlanıyordu. Kapattı. Olduğu yerde uyuma alışkanlığı babasından ona mirastı.