Bir inleme kopuyor gecenin tam ortasında

Kapılar ardı ardına kapanıyor

Prvasız günahlar gibi.

Bir ceset var şu unutulmuş sokakta

Sabaha doğru lambaların işaret ettiği,

Ruhsuz, çıplak duvarların dibinde.

Sabah ezanı tütüyor minarelerden

Cesede ninni oluyor birdenbire

Bir ölü var su sokağın sinesinde

Kim bilir kaç kere öldü yaşarken.

Şafak güneşi

Tırnaklarını geçiriyor artık ufuklara

Kunduralar bağırtıyor kaldırımları

Sokak adliye oluyor şimdi

Meraklı komşular sirene uyanıyor

Bu ölü kim bilir kimin neyi oluyor

Bana sorsalar kimsesiz

Esbabından belli;

Yamalı, eksik düğmeli bol bir ceket

Kısa duran pantolon

Kolt altına da sıkıştırdığı aciz bir kasket

Kanının başladığı yerde ise ihtiyar altıpatlar

Yürüdüğü yol boyu arkasında, Hansel ve Gretel'i hatırlatan kaçamak sigara izmaritleri

Ve şimdi kalın paltolu zengin abiler

Mercedes'lerle geldiler

Fakir, kimsesiz bu ölüyü morga yollayıp bir iki rapor yazıcaklar

Sonra boğaza karşı kahvaltı yapacaklar

Korkak demiyorum bu ölüye ne kadar demek istesem de

Kendini oyundan çıkaracak kadar cesur

Ona göre yaşaması en büyük kusur.