bıçaklar bile açamazdı
kızgın ateşlere bırakırdı ağzını diktiği iğneleri
öyle derindeydi yaraları bazen kendi bile varamazdı
dilsizdi bilakis hissiz
kafası kopsa omuzları derin bir oh çekerdi
ölse arkasından kurtuldu denirdi
alıştıra alıştıra alırdı nefeslerini
cimriydi yaşamakta
eli açıktı ruhu gibi acıya
kafasında izdiham vardı
haybeye konuşurdu düşünebilen yanları
parmaklarının hareketinden bile pişman olurdu
ölürdü dirilirdi ezilirdi kendi altında
ağırlaştıkça ruhu zayıflardı bedeni
kemikleri derisini deler geçer
mızrak gibi batardı dokunana
adım attığı yerdeki çiçekler solar
o uyanınca güneş bulutların arkasına kaçardı
böyleydi hal vaziyet
her zamanki gibi dünya koca bir eziyet
ve çekilecek birkaç gün daha