Kukum kaşınıyor, pul pul olup dökülmek istiyor. Onu çok kaşımamı ve yeri süpürmemi istiyor. Bu söylediklerini yapmıyorum, ona kulak asmıyorum. Ama ben onu göz ardı ettikçe vahşileşiyor, o artık eski evcil kukum değil. Kaşıma değil yırtma isteği veriyor bana. İşim zorlaştı.

Kukumu pul pul dökmek için zamanım az. Bunun kısa bir sürede tamamlanması gerekiyor. Babama söyledim, bu işin ne kadar zor olduğundan yakındım. ‘’sana yardım edeceğim kızım’’ dedi, ‘’yok istemem’’ dedim. Bu onu üzmüş gibi göründü, kaşları gözlerine düşmüştü. Tıpkı yerde yuvarlanırken, gözlerini ayıramadığım gibi ve açtığı anda dehşet salan gözleri. Sağlam bir tekmeyle geri yuvarlamak istemiştim.

-Tamam, diyerek kabullendi. Ama başının çaresine bak.

Kukumun babamdan haberi yok. Onu herhangi bir erkek gibi görüyor. Bu şiddetini arttırmasına engel değil. Her dakika daha çok, çok dökülmek için yalvarıyor. Kukumun üzerinde ağza alınmayacak hareketler ediliyor ve ben hepsine kulaklarını kapatmak için biraz geç kaldım. Önümüzde dramı yüksek bir oyun döndürüyorlar ve biz duymasak da katlanamıyoruz.

Kukum kukum diye sayıklamak bana iyi geliyor. Onu şairane buluyorum.

Geçenlerde evde kimse yoktu, hepimiz bir yerlere gitmiştik. Babam evde yalnız kaldı. Ağzını yıkamayı unutmuş ve salyalarını her yerlere dökmüş. Biz gidince ayağa kalkar sanmıştım ama felçli olmayı sevdiğini anladım. Eve geldiğimde içeri giremeyeceğim kadar ağır bir koku duydum, kapıyı çekip çıktım. Bahçe kapısında bekleyerek gelenleri de girmemeleri konusunda uyardım. Herkesin gidecek bir yeri vardı anlaşılan, üzerinde durmadılar ve eve girmediler. Ama benim tek evim burasıydı, dikilmeye devam ettim. Bir iki gün geçmişti ki ne olacaksa olsun diyerek pes ettim ve eve girdim.

Babam çürüttüğü koltukta uzanmaya devam ediyordu. Televizyonda sabah programı açıktı, kumanda karnının üstündeydi. Koku eskisinden çok daha fazla ve evin her köşesine sinmiş gibiydi. Ağzımdan nefes alarak kendi koltuğuma oturdum. Konuşan insanları dinlemeye başladık.

Hala kukum kaşınıyordu. Bu kokudan kurtulmak için onu kaşıdım. Ona istediğini verdim. Pantolonumun içine elimi sokmuş yırtarcasına kaşıyordum onu. Ben kaşıdıkça daha fazlasını istiyordu. Elime bulaşanların pul olduğuna inanıyordum.

Babam televizyonla konuşmaya başladı, oradaki şirin bir kadınla dalaştı önce. Kadın efendiliğini bozmayınca sıkıldı ve başkalarına döndü. Ortam kızışıyordu, ben de heyecanla kulak vermiştim. Saçlarını avize gibi dikmiş, beyaz saçlı, yaşlıca birindeydi söz:

-Kukumu daha fazla oynatamıyorum, diyordu ağlayarak.

-Oğlum ve kızım öldüğünden beri saçlarımı tarayan yok, bu iğne gibi kirli şeylerle yatıp kalkıyor ve buraya geliyorum. Durumun ciddi diyor bana doktor. Kızım olsa, daha fazla öne eğilme, sırtına dayan derdi ve ona inanırdım. Ve günlerim çok daha kolay geçerdi eminim. Ama ben yaşlı ve yalnız bir kadınım. Kukumsa... Pul olduğu günleri öyle özledim ki. Eşim temizlerdi pullarımı. Onları makineye çekmez, faraşa itinayla süpürürdü. Ve sonra bir kavanozda saklardı. Buna gerek olmadığını söylesem de o biriktirmeye devam etti.

Kadın öyle içliydi ki, kukumu kaşımayı bırakarak kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım. Kuku kaşınmanın tadını almış ve daha azmıştı, şimdi eskisinden de çok zorluyordu beni. Bacaklarımı sıkarak oturmaya devam ettim.

2 / 2

Yaşlı kadınsa celallenmiş ayağa kalkmıştı, sesini yükselterek devam etti. Bir uğultu olarak geliyordu, duymadığım için iyi hissetsem de meraktan çatlamak üzereydim. Kocasının yaşayıp yaşamadığını öğrenmek istemiştim. Kavanoza her ne olduysa bunu bilmek istiyordum.

Babama baktım, biraz dikleşmişti koltukta, dikkatle televizyona bakıyordu. Kaşları daha da çok düşmüş, göz kapaklarını kapanma noktasına getirmişti. Heyecanla ayağa kalktım ve onu yakından gözetlemeye başladım. Sinirle açtı ağzını, bir şey söyleyecek gibi oldu, kaplama dişlerini birbirine çarpıp duruyordu. Sonra aynı hızla geri söndü, ceylan gibi içine sekti. Neredeyse ağlayacaktı, bebek gibi buruşturmuştu suratını.

Sırıtırak onu izlemeye başladım, o mahvoldukça ben gülüyordum. Kulaklarımdaki eski şiddetli baskıyı azaltmıştım, çünkü buna gerek yoktu. Kadın umurumda değildi. Ama ona hayranlık besliyordum. Babam nihayet gözlerini ağlatmayı başardığında kazanma sevinciyle yere çöktüm. Damlalar kesilmeksizin yanağına ve oradan salya ile sararmış koltuğa akıyordu. Mide bulandırıcı bir görüntüydü, onu hiç sevmiyordum.

Ellerimi indirerek bacaklarıma sarıldım. Televizyondan hiç ses çıkmıyordu. Yalnızca babamın hıçkırıklarını duyuyorduk.

-Kukum, diyerek inliyordu. Çok kaşınıyor.