Kapısından girdiğim ve adresini bile hala hatırladığım tüm evleri yaktım içeriden.

Ne kadar çit varsa kırdım, keçilerin de yerinde duracak hali yoktu herhalde.

Süs havuzunda iki çıp çıp yapıp elim yüzüm düzgün geldim kapıya akmış makyajım, ahşap verandaya izimi bırakır gibi damlatan saçlarımla.

Kapıyı çaldım, kaçtım. Biliyordum hırsızı arayıp beni bulacaklarını çok uzaklaşmadan.

Baltayla ziyaret ettim kafamda üç kişiyi, beş çayına boşaldım ve misafirliğin kısası makbuldür diyerek duvarı balyozla kırmak suretiyle terk ettim herkesi.

Su döktüler arkamdan, küçük olandan.

Dönüp siktirin dedim bir de. Çok güldüm yolda.

Nefes alamadım gülmekten, gözümden yaş geldi.

Yemin ederim bak, ettim de nitekim.


Gördüğüm ilk nehre bıraktım kendimi, açık sulara doğru döküldüm azar azar.

Gemi olmayınca kaptan da yok burada.

Dalga, dümen ne varsa hepsi kendi başına buyruk... Almaz, kimseden.


İçmemiştim, uçmamıştım da kanatlarımla olmadıkça. Nadir bir andır bu.

Adalarda konakladım, karikatürlerdeki bu tek palmiyeli ve 3 odalı olanlarda.

Volta atıp durdum kara parçasında, bir ucundan diğer ucuna.

Bitti şimdi curcuna. Usul usul düşündüm.

Yükseldim sonra. Palmiye yaprağında uyuyup canım sıkıldıkça düştüm.

Büyüdüm galiba.

Sımsıkı tutunmuştum 2009'a oysa, kopara kopara almaları gerekti varayım diye buralara.


Mariana çukuruna kadar yüzdüm, sende boğulmam dedim ona.

Ah, benim canım, benim en derin yanım; Kimsenin kimseye ihtiyacı yok bu hayatta.

Olsa dahi fark etmez çünkü su olsan kalırsın kursakta, toprak olsan almazsın beni hatta.

Doğanın merhameti ne arar insanda?

Benim sorunum kalmadı artık bunlarla.


Batabilecek tüm dikenlere sarıldım siz gelmeden, başıma geleceği bileyim diye sırf.

Bulduğum her ateşin ortasındaydım. Onur konuğu oldum kendi şenliğimin, kurban sıfatıyla.

Parmak izi kalmasın diye hiçbir yerimde, hiçbirinizden, derimi yüzdüm özenle. Bir gecede.

O yüzdendir hani, ne kadar güzel olursa olsun bir felaket, nasıl sıcak gelirse gelsin kulağa masal, nasıl cezbedici bir hataysa bu, kanmam.

Kanamam da bundan sonra. Katı, yoğun bir yaşama isteğinden başka bir şey akmıyor bu damarlarda.

İtemeyin diye kendimi atmadığım tepe kalmadı benim.

Sevmeyin diye kendi ellerimle parçalamadığım bir parça bile güzellik kalmadı yüzümde.


Ellerimi açmadım uzun zamandır gökyüzüne.

Bilmesi gereken zaten biliyor ne isterim, diyeceğim neler var yüzüne.

Karşısında eğilmedim, bükülmedim diye isyancıların en değerlisiyim tanrının gözünde.


Senin aksine, tek başına bırakmadım işlediğim cinayetlerin hiçbirini.

Cesetler de üşür çünkü, bilirim. Ölüler korkar en çok.

Sarıldım her öldürdüğüme. Yüzleştim attığım her düğümle.


Yolda bıraktığım yükleri aramadım bir daha ve hangi parçam bana kaldıysa nihayetinde, onunla var oldum sadece.

Buraya kadar gelebilenlerle, zincirin en sağlamlarıyla kurdum bu koskoca kaleyi.

İçinde tek başıma, sesim yankılanırken taş duvarlara tırmanıp duracağım.

Düşeceğim de her seferinde.

En kanlı gülümsememle rahatsız edeceğim seni bir sonraki karşılaşmamızda, yara bere içinde ve mutlu. Herkesten, her şeyden mutlu ve memnun bu rezaletten.


Bir de babanı s*ikecek ve özür dilemeyeceğim, söylüyorum sadece. Haberin olsun da bozuşmayalım diye.