''Başımı alıp gitmek istiyorum.'' demiş bir yazar kitabında. Son birkaç yıldır pek çoğumuzun bu telaş çağında yapmak isteyip fakat her birimizin yaşamımızda kendimizi tutsak ettiğimiz ayrıca o konfor alanı olan metropollerden vazgeçemediğimiz bir yaşam sürüyoruz. Biliyorum bunlar epey kafanızı karıştırdı. Kısaca hepimiz bilinen yoldan gitmeyi, (bu hayat ne kadar sancılı da olsa yorsa da) bu yolu seçmeyi kısaca konfor alanını seçerek hayatı garanti altına alıyoruz güya. Hayatta hiçbir şeyin garantisi olmadığının da farkındayız. Hepimizin dilinde pelesenk olmuş durumda.

Başını alıp gitmek. Her şeyi, hepsini bırakıp yeni bir sayfa açmak. Çok ciddi, meşakkatli, biraz yalnızlık barındıran, sabır isteyen bir süreç. Ayrıca sonucunun garantisi yok. Önemli olan bu sürece bakış açımız. Çoğu zaman yaşanan hoş olmayan durumlar için de söylenir ya ''İyi bak iyi olsun'' şimdi bu durum için de yeni bir hayat, yeni bir başlangıç, keşfetmek, yeni insanlar tanımak, yeniden öğrenmek. Duruma bu şekilde bakıldığında insanın içinde yeni bir maceraya atılma dürtüsü ve heyecanı oluşuyor.

Bakış açısı çok kıymetli. Baktığımız şekilde görüyor ve algılıyoruz hayatı.